Çikolata, Sevgililer Günü’nün ayrılmaz bir parçası. Peki bunun sebebi ne? Afrodizyak etkisi yaratması mı, mutluluk hormonu salgılatması mı? Yoksa basit bir pazarlama kampanyasının kazandığı büyük başarı mı?
Aşkı göstermek için çikolatanın kullanılması kulağa gerçekten mantıklı gelmiyor mu? Afrodizyak olma ihtimali ya da anti-depresan etkisi şöyle dursun, dünyanın en tatlı kişisine, dünyanın en tatlı şeyini hediye ediyorsunuz bir kere. İşte İngiliz çikolata fabrikası Cadbury’nin sahipleri de aynen böyle düşünüyordu. Ama akıllarındaki fikir tamamen romantik değildi. Amaçları daha çok çikolata satabilmekti. Bunun için akıllıca bir promosyon başlattılar ve özel tasarımlı kalpli kutuların içine, birbirinden lezzetli çikolataları yerleştirerek Sevgililer Günü’nde sevgiliye çikolata hediye etme geleneğini başlattılar. Bugün, 14 Şubat, dünyada en çok çikolata tüketilen günler arasında ikinci sırada yer alıyor (ilk sırada Paskalya Bayramı var). Ancak Sevgililer Günü’nde yaşanan bu çikolata çılgınlığını sadece Cadbury’e mal etmek kulağa pek doğru gelmiyor. Çikolatanın kalpli kutularla birlikte modern bir aşk sembolü olmasında Cadbury’nin etkisi olsa da çikolatanın bir sevgi göstergesi olarak hediye edilmesi geleneği aslında çok daha eskilere dayanıyor.
Neredeyse 3500 yıllık, oldukça köklü bir geçmişe sahip çikolata. Aztekler zamanında çikolatanın ham maddesi olan kakao çekirdeklerinin kutsal olduğuna ve tanrılar tarafından insanlara hediye edildiğine inanılırmış. O zamanlar sadece içecek olarak tüketilen çikolatanın afrodizyak etkisi olduğunu ortaya ilk atanlar da Aztekler olmuş. Bugün ise çikolatanın böyle bir etkisi olup olmadığı halen netleşmiş değil. Ama çikolatanın mutluluk hormonu phenylethylamine’i salgılattığı bilimsel bir gerçek. Araştırmalar, beynimizin aynı hormonu aşık olunduğunda da salgıladığını ortaya çıkarmış. Yani afrodizyak etkisi olsun ya da olmasın, çikolata ile aşk arasında bir bağlantı kesin var.
Çikolata şimdilerde çok ucuz ama, bir zamanlar dünyanın en değerli metasının çikolata olduğunu da biliyoruz. Bu durum elbette ki Azteklerin çikolatanın kutsal olduğunu düşünmesi ile yakından bağlantılı. Kakao çekirdeğinin para yerine kullanıldığı ve çikolataya sadece zenginlerin sahip olduğu dönemler de zaman içerisinde çikolatanın çekiciliğini artırdıkça arttırmış. Hediyenin değeri pahasıyla ölçülmez gerçi ama, o zamanlar çikolata gibi pahalı ve nadir bulunan bir şeyi hediye etmek, karşıdakine ne kadar değer verdiğinin bir göstergesi sayılmaya başlanmış.
Yani çikolata daha en başından beri hediye edilen, oldukça değerli bir yiyecek olmuş. Ancak yine de günümüzde çikolatanın Sevgililer Günü’nde hediye edilişi, daha çok Cadbury’nin başlattığı gelenekten ya da afrodizyak etkisi olduğu düşüncesinden geliyor. Çikolataların yüzde 75’i erkekler tarafından kadınlara hediye ediliyor. Bunun istisnası ise Japonya. Japonya’da Sevgililer Günü’nde erkeklerin kadınlara çikolata hediye etmesi yasak. Sadece kadınlar erkeklere çikolata hediye edebiliyor. Hatta sadece sevgililerine değil, arkadaşları, patronları gibi hayatlarında olan diğer erkeklere de çikolata hediye ediyorlar. Sadece aşkı ifade etmek için değil, sevgiyi ifade etmek için de çikolatadan yararlanıyorlar.
Tabii çikolatanın aşkın sembolü olması daha ne kadar sürer orası meçhul. Zira çikolatanın sevgiliye verilen romantik bir hediye olması düşüncesi, yerini yavaş yavaş çikolatanın kendi kendini mutlu etme aracına dönüşmesine bırakıyor gibi. Çikolata reklamlarında da bu konsept baskın olmaya başladı. Karşındakine duyduğun aşkı göstermekten ziyade, kendine duyduğun aşkın simgesi olarak çikolata almalısın mesajı veriliyor artık. Çikolatanın seksten bile daha iyi olduğunu söylemek de bu düşüncenin bir yansıması. Yalnız olduğu için çikolata tüketen kadın portrelerinin çizilmesi de çikolatanın çok yakında aşkın sembolü olmaktan çıkabileceğinin habercisi. Ancak şimdilik durum eşit. Bir gelenek olarak sevgilisine çikolata alanlar da, yalnız kaldığı için ağlamaktan gözleri şişenler de bu 14 Şubat’ta milyonlarca çikolatanın tüketilmesine sebep olacak.