Bir Bologna Akşamı

Bologna’nın tarihinin, mimari eserlerinin ve lezzetlerinin izini birlikte sürmeye ne dersiniz?

İtalya’nın şişko, kızıl ve bilgiç unvanlarına sahip şehri Bologna’dayız. Aklımda uçaktan iner inmez İtalya’daki sayısız gastronomi maceralarını izlediğim Ayhan Sicimoğlu’nun sözleri var. “İtalya’da aç kalmazsınız”. Bu sözleri doğrularcasına Bologna’da yemeğe, Venedik’te manzaraya, Floransa’da sanata Roma’da da tatlıya doyduk! Uçağımız havadan yere iner inmez soluduğumuz hava keyifli bir Bologna akşamı yaşayacağımızın habercisi gibiydi.

Akşamüstü otele yerleşip de sokaklara kendimizi atmamız ile merhaba diyoruz Bologna’ya. 2019’un son ayında, sokakların üstünü kaplayan revakları, asırlara meydan okuyan kuleleri ve ışıltılı sokaklarını keşfetmek üzereyiz. Sokaklardaki ilk keşfimiz San Pietro Katedrali oluyor. Indipendenza Caddesi üzerindeki yapı 1184 yılında inşa edilmiş. Mahzenindeki piyanosu ile birlikte sahip olduğu koleksiyonu ilgi çekici. Ayrıca içindeki süslemeleri de dışı kadar dikkat uyandırıyor. Onu önemli kılan farklı bir yönü daha var. O da Bologna’yı tepeden kuş bakışı görmenize imkan veren çan kulesi. İniş ve çıkışlar ayakları zorlasa da yukarıda sizi “İyi ki çıktım” diyeceğiniz bir manzara karşılıyor.

Renkli ışıklar ile süslenmiş Bologna caddelerinde ayaklarımızı ısındırmaya devam ederken yolumuzu Piazza Maggiore’ye (Maggiore Meydanı) çeviriyoruz.

Maggiore Meydanı, Bologna şehrinin kalbi olarak biliniyor. Meydanın tam ortasında ise denizler hakimi Neptün’ün bronz heykeli bulunuyor. Yunan mitolojisinde Poseidon olarak bilinen denizler, depremler ve atlar tanrısının heykeli 16. yüzyılda Papa tarafından heykeltraş Giambologna’ya yaptırılmış. Heykel, süs havuzu ve çevresindeki deniz kızları ile süslenmiş.

Hemen arkasında ise büyük renkli bir yılbaşı ağacı bulunuyor. Çevresinde İtalyanca şarkıların sıralandığı mutlu insanları görüyoruz.

Hemen arkamızı döndüğümüzde karşımıza devasa görkemi ile bir yapı çıkıyor, San Petrino Bazilikası. 1390 yılında yapımına başlanan bu yapı 1630 yılında ancak kısmen tamamlanabilmiş. Bilinen sebep ise Papa’nın bu kilisenin yapımına karşı çıkması olmuş, çünkü şehirde bu büyüklükte bir yapı istememiş. Ancak yarım kalmış hali ile bile Bologna’nın simge yapılarından bir tanesi.

Onun hemen yan tarafında ise önünde diviti ve iki okkası ile Palazzo dei Notai buluyor. Noterlik mesleği için yapıldığı bilinen binanın sağ tarafında ise Palazzo d’Accursio var. Hemen köşesindeki saat kulesi ile dikkat çeken yapı inşa edildiği ilk zaman hukuk profesörü Accursio’nun malikanesiymiş. Sonrasında ise 13. yüzyıldan 2008’e kadar Belediye Binası olarak kullanılmış. Bu süre içinde binaya saat kulesi ve ek yapıların eklenmesi ile saraya dönüşen yapı, gece ışıkları ile muazzam bir görüntüye sahip oluyor.

Meydana bakan diğer yapı ise Accursio’nın yan tarafında yer alan Bibliotecca Salaborsa. Bir iş merkezi olarak inşa edilen yapı, belediye tarafından kütüphaneye dönüştürülmüş. Kemerleri ve sütunları ile dikkat çeken kütüphanenin en çarpıcı yeri ise cam tabanı. Cam tabanından aşağı baktığınızda antik Bologna’nın kalıntılarını görebiliyorsunuz. Kütüphanenin karşısında ise Palazzo del Podestà bulunuyor. 12. yüzyılda yüksek rütbeli memurların malikanesi olarak inşa edilen yapı yetersiz kalınca arka tarafına devam niteliğindeki Re Enzo inşa edilmiş. Binanın bir de çan kulesi bulunuyor. Çan kulesinin bir de ilgi uyandıran sırrı var. Kulenin çapraz sütunlarına karşılıklı olarak yüzünüzü dönüp fısıldadığınızda çarprazdaki arkadaşınızın ne dediğini çok rahat bir şekilde duyacaksınız.

Meydandaki son yapı ise Palazzo dei Banchi. Meydandaki diğer yapıların aksine 16. yüzyılda inşa edilen ve adını değerli kağıt alım satımı yapan sarraflardan (banchi) alan yapının asıl amacı ise hemen arkasında yer alan görüntü kirliliği yaratan sokakların görüntüsünü kapatmakmış.

Meydandan kendimizi yeniden Bologna’nın ışıltılı sokaklarına bırakıyoruz. Ara sokakları keşfederek ana cadde Via Rizzoli’ye ulaşıyoruz. Sokakların bir ucundan diğer ucuna Cesare Cremonini’nin “Nessuno Vuole Essere Robin” isimli şarkısının sözleri ışıklı yazılarla yansıtılmış. “Ti sei accorta anche tu, che siamo tutti più soli?” yani “Hepimizin daha yalnız olduğunu farkettiniz mi?” Bologna daha mı yalnız daha mı coşkulu diye düşünmek yerine gülümsüyoruz.

Sırada Bologna’nın en simge yapısı ikiz kuleler var. Bologna’nın tam merkezinde yer alan Asinelli ve Gerisenda kuleleri kentin koruyucusu olarak nitelenen San Petrinio heykelinin iki yanında yükseliyor. 12. yüzyılda inşa edilen Asinelli aynı isimli aile tarafından inşa edilmiş. Uzunluğu 97 metreyi bulan kuleye tırmanmak için 500 basamağı geride bırakmak zorundasınız. Kısa olan kule Garisenda ise 60 metre uzunluğunda. Eskiden daha uzunmuş fakat eğim ve çökme riskine karşı traşlanmış. Günümüzde Bologna’da bu kulelerden yirmi bir adet kalmış.

Akşam turumuz Bologna Porticoları (revakları) arasında yemek yiyeceğimiz yeri bulmakla devam ediyor. Bologna’da yemek için bir tavsiyede bulunabiliriz. Her köşe başında rahatlıkla bulabileceğiniz “al-götür” sloganına sahip pizzacılarda uygun fiyatla yemeğinizi yiyebilir ya da mercato denen pazarlarda ayaküstü atıştırabilirsiniz. Bologna’da kötü bir yemek yemeyeceğinizi garanti ederiz.

Ziyaret ettiğimiz Aralık ayında Noel pazarlarından geçerek kendimiz için bir pizzacı arıyoruz. Yalnız İtalya’nın genelinde var olan uygulama Bologna için de geçerli. Birçok restoran akşam saat 19:00’dan sonra açılıyor. Biz de açık mekân aramaktansa birçok İtalyan gibi Pizza Casa’dan pizzalarımızı alıp portico manzaralı yemeğin keyfini çıkarıyoruz. Eğer Bologna’nın en meşhurunu tatmak isterseniz dünyanın en lezzetli makarnalarının burada yapıldığını da belirtmek isteriz.

Akşam kapanışı yapmadan evvel tatlı krizimizi sonlandırmak üzere 1907’den beri faaliyette olan Gamberini’ye doğru yürüyoruz. Her daim kalabalık olan mekânın masalarının boş olduğunu fakat tüm misafirlerin ayakta olduğunu görüyoruz. Meğerse İtalya’nın birçok mekânında görülen coperto (masa/kuver ücreti) kimseyi masaya oturtmamaya yetecek düzeyde. Bu şirin dükkana da göz atmanızı tavsiye ederiz.

Akşam geceye dönerken sokak sanatçılarına ev sahipliği yapan caddeler soğuk havaya rağmen sıcacık bir hale dönüşüyor. Ertesi günün programını bugünden yapıyoruz. Michelengelo’nun üç heykelinin yer aldığı San Domenico bazilikası, Batı dünyasının ilk üniversitesi olma ünvanını elde eden Archiginnasio, Bologna’nın küçük Venedik lakabını verdikleri kanalı La Piccola Venezia ve 660 adet portico altında ıslanmadan yürüyerek gidilecek Madonna Di San Luca Bazilikası.

Buongornio!

Yazar: Cengiz Selçuk


Önerilen yazılar