Bir Hayat Mozaiği Hatay

Medeniyetlerin muhteşem bir mozaik gibi bir araya geldiği Hatay’dan gezi notları…

Selam, kısa bir ara vermiş olduğum yazılarıma 2022 Ocak ayı ile geri dönmüş bulunuyorum İlk yazı konumun ise en çok sevdiğim hobim olan seyahat üzerine olması kaçınılmazdı. Size bu hafta 2022 yılını karşıladığım müthiş güzellikteki şehir Hatay’ı anlatacağım. Gerçi anlata anlata bitmez de, ben anlatmaya çalışacağım. Haydi başlayalım!

Hatay Türkiye’nin güneyinde Suriye ile Akdeniz’in tam da kesiştiği muhteşem bir coğrafyada yer alıyor. Burası Türkiye Cumhuriyeti’ne katılan son şehir olma özelliğini de taşıyor. Hem tarihi hem de gastronomik olarak görülmesi gereken yerlerin en başında bizleri selamlıyor.

Peki Hatay ile Antakya arasındaki fark ne desem? Birçok insanın kafası bu hususta pek bir karışık. Hatay şehrin adı, Antakya ise Hatay’ın 15 ilçesinden birisinin adı. Fakat burası şehrin merkez ilçesi olma özelliğinde olduğu için bu ikisi birbirine karışıp duruyor. Antakya hem Türkiye’nin hem de dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birisi.

Kısa tarihi ise şöyle; Antakya Büyük İskender’in komutanlarından Seleucus tarafından MÖ 300’lü yıllarda inşa ediliyor. Bu şehre Seleucus’un babasının adı olan Antiochus’un adı veriliyor. Şehir sonra Roma İmparatorluğu hakimiyetine geçiyor. Daha sonrasında da bir çok medeniyete ev sahipliği yapıyor. Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı toprağı olan Hatay, 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından alınıyor oradan da Fransızlara veriliyor. Nihai ve son olarak ise 1938 senesinde Türk Ordusu tarafından geri alınıyor. Aradaki 1 seneyi bağımsız bir devlet olarak geçiren Hatay; Türkiye Cumhuriyeti’ne katılan son şehir olarak tarihe geçiyor.

Hatay ile ilgili bazı ilginç bilgiler; Türkiye’nin en uzun kumsalları Hatay’da yer alıyor (En uzunu 12 km)

– Güneyden gelip kuzeye akan tek nehir olan Asi Nehri şehrin eşsiz coğrafi güzelliklerinden biri.

– Dünyanın ilk olimpiyat oyunları Roma İmparatorluğu zamanında Hatay’da gerçekleşmiş.

– Dünyada ilk sokak lambası kullanımı yine bu güzel şehirde olmuş. Herod Caddesi bugünkü adıyla Kurtuluş Caddesi dünyada meşalelerle aydınlatılan ilk cadde.

Hatay için en uygun ziyaret zamanı bahar ayları olarak belirtiliyor. Gece ve gündüz arası sıcaklık farkları çok yüksek. Kış aylarında oldukça soğuk olabiliyor. Benim şansıma yeni yıl Hatay’da oldukça ılık ve güneşli geçti. Bu jestini hiç unutmayacağım Hatay!

Konaklama için ise çok fazla alternatif mevcut. Ben tercihimi ne zamandır gidip kalmak istediğim The Museum Hotel – Antakya’dan yana kullandım. Burası şehrin kalbinde yer alıyor. Dünyada bilinen en büyük tek parça antik taban mozaiğine ev sahipliği yapıyor. İçinde ayrıca Antik Roma dönemine ait eserlerin bulunduğu ve dış misafirlere de açık olan bir müze bulunuyor. Burada tarih, sanat ve mimari iç içe geçmiş şekilde sizi büyülüyor. Antakya kültürünün modernize edildiği şık odaları, bölgesel lezzetleri tadabileceğiniz farklı konseptlerdeki restaurantları, SPA ve fitness alanları ile The Museum Hotel Antakya bu hayatta deneyimlenmesi gereken en önemli konaklama noktalarından bir tanesi. Hiç ama hiç unutamayacağım bir tatilin de eşsiz ev sahibi. (IG: @themuseumhotelantakya)

Ulaşım alternatifleri olarak ise tatilinizi Antakya merkezde geçirecekseniz bence araç kiralamanıza pek gerek yok. Araba, civarda yer alan ve birazdan bahsedeceğim turistik noktalarından bazılarına gitmeniz için gerekli olacaktır. Antakya merkezde seçeceğiniz bir konaklama yeri ile araç kiralamanıza gerek olmayacaktır. Fakat Hatay Havalimanı şehirden 25 km uzaklıkta. Burada yapmanız gereken ise HAVAŞ ile merkeze veya İskenderun’a ulaşmak olacaktır.

Peki gelelim Hatay’da gezilecek yerler bölümümüze;

-Bu gezimizin olmazsa olmazı, Antakya sokaklarında kaybolmak ilk madde. Türk, Ermeni, Musevi, Arap, Kürt, Hristiyan kültürlerine ait yapıların ve halkların kardeşlik duygusu içinde uzun yıllardır yaşadıkları bu sokaklar hem çok güzel hem de çok fotojenik. Burada bir Instagram fotoğrafınız yoksa Antakya geziniz boynu bükük kalır. Benden söylemesi.

-Uzun Çarşı önemli. Burası tarihi İpek Yolu üzerinde kilit bir konumda kalıyor. Görsel olarak da oldukça otantik. Hediyelikleri buradan alın derim. Çarşı içinde öyle bir nokta var ki insan hayret ediyor, duygulanıyor. Camii-kilise ve havra yan yana ve öyle güzel bir şekilde yıllara meydan okuyor ki uzun uzun bakakalıyorsunuz.

-638 yılında, Hatay Arapların elindeyken inşa edilen ve Türkiye sınırlarındaki ilk cami olarak kabul edilen Habib-i Neccar Camii görülmesi gereken bir başka güzellik.

-Hatay gezim boyunca en çok büyülendiğim ve gururlandığım destinasyon ise Hatay Arkeoloji Müzesi oldu. Birçok kez içimden ‘vay be’ dediğimi anımsıyorum. Ülkemizde böyle bir müze olması gerçek bir gurur kaynağı. Elinde şarap kasesi, yanında şarap testisi ve ekmek olan iskelet mozaiği bu müzede. Mutlaka onu biliyorsunuzdur. Yanındaki yazıda şöyle yazıyor: Neşeli ol, hayatını yaşa! Giriş 40 TL. Müze kart ile ücretsiz. Pazartesi dahil her gün açık.

-Saint Pierre Kilisesi Hristiyanlığın en eski kiliselerinden biri olduğu için bu anlamda da önem taşıyor, hatta hac yeri kabul ediliyor. Şehrin 2 km dışında ve tepe bir noktada kalıyor. Giriş yine 40 TL ve müze kart geçerli.

-Vakıflı Köyü Türkiye’nin tek/son Ermeni köyü olarak biliniyor. Aslında çok büyük bir köy değil, biraz da dağınık bir yerleşimi var diyebilirim. 1875 yılında inşa edilen Vakıflı Kilisesi görülmeye değer. Paskalya döneminde köyde harika bir festival varmış. Denk gelmek isterdim doğrusu.

-Titus Tüneli ve Beşikli Mağarasına gidemedim. Ama bir sonraki Hatay seyahatim için gereken bilgileri topladım. Burayı Roma İmparatoru Vespasian; kölelere 7 metre yüksekliğinde, 1380 metre uzunluğunda bir tünel olarak yaptırmış.

Peki Hatay’da nerede ne yenilir, ne içilir derseniz…

– Ali Mürdün’ün Yeri çok ama çok önemli bir lezzet durağı. Burası Hatay’a özgü lezzetlerin en iyi yorumlandığı bir şehir lokantası olarak nam salmış. Öğle saatlerinde hiçbir yemek kalmıyor. Efsane bir yer.

– Yediğiniz tüm dönerleri unutun. Soslu,bol soğanlı ve acılı Dönerci Tacettin Usta döneri gibisi asla yok. Rezervasyonla kabul ediyor. Erken saatte dönerini bitiriyor. Her gün olsa kesin yerim.

– Humusçu İbrahim Usta olmazsa olmaz bir durak. Daha önce humus yemiş olduğunuzu sakın düşünmeyin derim.

– Pöç ve Tugay Kasapları çok ama çok leziz. Pöç kasabında tepsi kebabı, Tugay kasabında ise kağıt kebabı yemeden dönmeyin derim.

– Petek Pastanesi zaten bir ekol. Burası şehrin en önemli sosyalleşme durağı. Künefesi ve fıstıklı suflesi müthişti.

– Künefe için ise bir sürü alternatif arasından en sevdiğim Çınaraltı Künefe oldu. Tadı hala damağımda.

– Son olarak The Museum Hotel Antakya içinde yer alan Ayan Meyan isimli restaurant hem çok şık hem de çok lezizdi. Burada yediğim çiğ köfte hayatımın en iyisi olabilir.

Hatay’ı anlat anlat bitiremeyeceğimi biliyordum. Fakat bana ayrılan kısmında sonuna gelmiş bulunuyorum. Haftaya yeni bir yazı ile buluşmak üzere.

Bol seyahatli ve keyifli bir yıl olsun, sevgiler!

Yazar: Doğuş Bengi

IG: @dogusbengi


Önerilen yazılar