Finlandiya hakkında ne biliyorsunuz? Eminim her evde olan saunalarını, doğa harikası göllerini, kuzey ışıklarını, husky köpeklerini ve küllerinden doğmaya çalışan Nokia’yı duymuşsunuzdur. Ama ebeveynseniz ya da eğitim ile ilgileniyorsanız, son yıllarda Finlandiya nın eğitim sisteminin de dünyada giderek daha fazla konuşulduğunu fark etmişsinizdir. Türkiye’de de her geçen gün Fin eğitim sistemini benimseyen özel okulların sayısı artıyor.
Geleneksel eğitim anlayışından çok uzak olan bu sistem, sadece mutlu değil aynı zamanda başarılı öğrenciler yetiştirmesiyle ünlü. Öğrencilerin matematik, bilim ve okuma bilgilerini ölçen PISA’da Fin öğrenciler uzun yıllardır her kategoride ilk 10’da yer alıyorlar.
Gelin, insanda Finlandiya’ya gidip yeniden öğrenci olma isteği uyandıran ve bu sistemi bu kadar eşsiz kılan unsurlar neler, hep birlikte bakalım:
• Finlandiya’da özel okul sayısı çok az. Devlet okullarında tam bir eşitlik hakim. Tüm ülke bilinçli bir şekilde eşitlikçi eğitime yatırım yapılmasını destekliyor. Eğitim bütçesi ise tüm okullara eşit olarak dağıtılıyor. Her okulun sistemi birbirine benziyor, bu şundan daha iyi bir okuldur gibi bir yaklaşım yok. Bu yüzden de veliler çok rahat, hangi okula göndermeliyim derdi olmadığından, zamanı gelince eve en yakın okula tereddütsüz başlıyor çocuklar.
• Bu sistemde her bir öğrencinin ayrı ayrı değeri var. Özel ihtiyacı olan öğrenciler de normal öğrencilerle aynı sınıflarda eğitim görüyorlar. Eğer bir öğrenci bazı konularda diğerlerinden geride kalırsa öğretmenler bunu hemen fark ediyor ve öğrenciye ders dışında da destek veriyor. Finlandiya dünyada en zayıf ve en yüksek performans gösteren öğrenciler arasındaki farkın en az olduğu ülke. Diğer yandan bir devlet okulunda uygulanıp başarı getirmiş bir sistem hemen diğer okullarla da paylaşılıyor ve ülke geneline yayılıyor.
• Öğretmenlik ülkedeki en saygın ve prestijli meslek. Öğretmen olmak için lisansüstü mezunu olmak şart. Öğretmenler kariyerleri boyunca da hem diğer öğretmen, hem idareciler hem de öğrenciler tarafından holistik şekilde değerlendiriliyorlar. Bu arada ders saatleri dünya ortalamasının çok altında olan Fin öğretmenler, zamanlarını kendilerini geliştirmeye ve öğrencileri için en doğru öğrenme biçimlerini bulmaya harcayabiliyorlar.
• Finlandiya’da okula başlama yaşı 7. Ama bu yaşa kadar çocukların neredeyse tamamı okul öncesi eğitim almış oluyor. Eğitim Bakanı’nın bu konudaki bir açıklaması, ülkenin okul öncesi eğitime nasıl baktığını özetliyor gibi: “Burası işe giderken çocuğunuzu bıraktığınız bir yer değil. Çocuğunuzun oynayacağı, öğreneceği ve arkadaş edineceği bir yer!”
• Okul öncesi eğitim de bildiklerimizden farklı. 7 yaşına kadar çocukların okul ve okul dışında sürekli oyun oynamaları destekleniyor. Buna da “oyun ve hareket yoluyla deneysel öğrenme” diyorlar.
• Merkezi müfredata bağlı kalınmadan, her sınıfın ve her öğrencinin bireysel ihtiyaçlarına yönelik eğitim yapılıyor. 16 yaşına kadar öğrenciler herhangi bir değerlendirme testine tabi tutulmadıkları için öğretmenler çok daha bağımsız hareket edebiliyor. Örneğin, sınıfın hoşuna giden ve ilgilerini daha çok çeken bir konu olursa o konuyu bir hafta daha devam ettirebiliyorlar.
• Bir Fin deyişi diyor ki: “Keyif almadan öğrendikleriniz, en kolay unutulanlardır.” Bu deyişi eğitim sistemine de en yaygın şekilde uyarladıkları görülüyor. Özellikle lise öncesi dönemdeki öğrencilerin ödevleri az, ders saatleri kısa ve bol bol teneffüs yapıyorlar. Okula başladıklarından itibaren klasik matematik, fen bilimleri ve dil derslerine ek olarak yetenek ve ilgilerine göre sanat, el işi, zanaat, etik, ikinci dil dersleri de görüyorlar. Spora büyük önem verilse de rekabet duygusunu indirmek için takım oyununun ön plana çıktığı, kazanmanın ya da kaybetmenin arka planda olduğu spor aktiviteleri de müfredat içinde yer alıyor.
Finlandiya %96 ile en çok lise mezunu veren ülkelerden bir tanesi. Üniversite mezunlarının oranı ise %66. Okumak isteyen hemen her öğrenci kendi ilgi alanında herhangi bir ücret ödemeden eğitim alabileceğinden emin. Bu da öğrenciler üzerindeki stres ve baskıyı kaldırıyor. Böylece öğrenim hayatlarından daha fazla keyif alıyor ve ilgilendikleri tüm konulara özgürce yoğunlaşabiliyorlar.
Yazar: Ezgi Elibol Topçuoğlu