Önce her şey çizgi romanlarla başladı. Ardından sinema filmlerini, televizyon dizilerini ve video oyunlarını istila ettiler. Süper kahramanların logosunun, resminin süslediği her şey çocuklar kadar yetişkinlerin de favorisi oldu. İşi daha da ileri götürüp süper kahraman kılığına girenler, yeni bir çizgi roman cildi çıkar çıkmaz okuyanlar, eskilerinin koleksiyonunu yapanlar ve evlerini süper kahraman figürleriyle süsleyenler de var. Haydi itiraf edelim, bir ‘geek’ kadar değilse bile birçoğumuz süper kahramanlara bayılıyoruz. Yeni bir film çıktığında sinema salonlarına koşuyor, her yeni süper kahraman temalı dizi hakkında meraklanıyoruz. Peki bütün bunları neden yapıyoruz?
Kyoto Üniversitesi’nin bu yıl yaptığı bir araştırmada, süper kahramanlara olan sevgimizin temelinin daha konuşmaya bile başlamadığımız yaşlarda atıldığı ortaya çıktı. 6 aylık bebeklere üç ayrı animasyon izletildi. Bunların ilkinde bir karakter diğerinin üzerine atlıyor, üçüncü bir karakter ise sadece olanları izliyordu. İkincide, olanları dışardan gözlemleyen kişi kaçıyor, üçüncüde ise üçüncü karakter olaya müdahale ediyordu. Klipler izletildikten sonra bebeklere bu üç ayrı karakterin figürleri verildi ve henüz gelişmeye yeni başlamış olan bebekler bile ‘kahramanlık yapan’ karakteri tercih etti.
İş aynı kliplerin benzerleri 10 aylık bebeklere izletildiğinde daha da ilginçleşti. Bu kliplerde olaya müdahale eden kişi bazen tamamen şans eseri orada oluyor, bazen de olaya bilerek ve isteyerek müdahale ediyordu. Bu minik nüansı bile fark ederek, adaleti bilerek sağlayan karakteri tercih eden bebekler, süper kahramanları sevmemizin ardında yatan psikolojik sebeplerin çok erken dönemlere dek uzandığını kanıtladı.
Yetişkinlerin süper kahramanlarla olan ilişkisi ise elbette bebeklerinkiyle daha farklı. Klinik psikolog Robin Rosenberg, Smithsonian’da yazdığı bir makalede, süper kahraman hikayelerinin bize ‘travma ve kayıpları anlamlandırmak, güçlerimizi keşfetmek ve onları iyi bir amaç uğruna kullanmak’ için yardım ettiğini söylüyor.
Bazıları ise süper kahramanları antik Yunan Tanrıları’nın günümüzdeki haline benzetiyor. Güçlüler, ancak kusursuz değiller. Olağanüstü yetenekleri var, ama hala gündelik sorunlarla baş etmeye çalışıyorlar. İşte bu yüzden, kendimizi onlara daha yakın hissediyor, onların hikayelerini izlemekten keyif alıyoruz.
Gerçek dünyanın gündemi atlatması zor olaylarla dolu olduğu sürece, süper kahramanların fantastik dünyasına sığınmaya devam edeceğiz gibi görünüyor.