Filmlerin Başrollerindeki Oteller

İçine girdiğiniz anda kendinizi bir filmde gibi hissedeceğiniz ünlü oteller.

Sevdiğimiz filmlerin çekildiği mekanlarla da ayrı bir bağ kuruyor, buraları ziyaret etmekten büyük bir keyif alıyoruz. Filmlerin çekildiği oteller ise bu deneyimi bir adım daha öteye taşıyor ve buralarda kendimizi film karakterlerinin ayak izlerini takip ediyor gibi hissedebiliyoruz. Hatta bazı oteller özdeşleştikleri filmlerin temasına sahip özel konaklama paketleri bile sunuyor konuklarına…

İşte altı ünlü film ve bu filmlere mekan olan altı ünlü otel.

The Plaza – Evde Tek Başına 2

90’ların ünlü komedisinin ikinci filminde bu kez Kevin New York’ta tek başına kalıyor. Kaldığı yer ise New York’un en ikonik otellerinden, Central Park’ın tam yanında bulunan Plaza Hotel. Beş yıldızlı otelin 411 numaralı süitine babasının kredi kartını kullanarak yerleşen Kevin, odaya dondurma servisinden yüzme havuzuna kadar tüm lüks imkanlardan faydalanıyor. Filmin çekildiği dönemde otelin Donald Trump’a ait olması ve kendisinin de bir sahnede rol alması da filmin ilgi çekici kılan bir başka detay. Filmin 25. yıldönümü olan 2017’de otel, lüksün tadını Kevin gibi çıkarmak isteyen misafirlerine özel temalı bir konaklama paketi hazırlamıştı.

Four Seasons Beverly Wilshire – Pretty Woman

Filmde Richard Gere’in canlandırdığı karakter Los Angeles’a geliyor ve yalnızlığını paylaşması için Julia Roberts’in canlandırdığı Vivian adlı eskortu otele davet ediyor. Vivian bu lüks otelde sofra kurallarını öğrenmekten stil ve alışveriş ipuçları almaya dek, hiç tanımadığı bir dünyaya adım atıyor. O zamanlar adı Regent Beverly Wilshire olan otel 1928’de, Beaux-Arts stilinde inşa edilmiş bir binaya sahip. Otel, müşterilerine bir alışveriş turunun da dahil olduğu Pretty Woman konaklama paketleri sunuyor.

Bellagio Resort & Casino – Ocean’s Eleven

2011 yapımı filmde George Clooney, Brad Pitt ve ekibi Bellagio’da büyük bir soygun planlıyor. Filmde görünen görkemli merdivenler ve Bellagio Sanat Galerisi artık eski yerlerinde yok ancak Clooney ve Roberts’in karakterlerinin gerilimli buluşma sahnesinin yaşandığı Picasso Restaurant’ta yemek yemeniz mümkün. Burası hem Bellagio Havuzlarının muhteşem manzaralarını sunan hem de orijinal Picasso eserlerine ev sahipliği yapan bir restoran.

Le Bristol Paris – Paris’te Geceyarısı

Woody Allen’ın 2011 yapımı bu filminde ana karakterlerimiz Gil, nişanlısı ve ailesi Paris tatillerinde konaklamak için Le Bristol’u tercih ediyor. Filmde otelin zarif dış cephesini, süit odalarını ve hatta otelin gerçek kapı görevilsini görebilirsiniz. Film ilk gösterime girdiğinde otel bunu kutlamak için temalı konaklama paketleri hazırlamış ve filmi misafir odalarındaki televizyonlarda oynatmıştı. Yolunuz Paris’e düştüğünde panoramik süit odalarından birine giriş yapıp tıpkı filmdeki karakterler gibi Le Bristol logosu işlemeli bornozlarla lüksün keyfine varabilirsiniz.

The Ritz London – Notting Hill

1999 yapımı bu romantik komedi klasiğinde Julia Roberts bir film yıldızını Hugh Grant ise bir kitap dükkanı sahibini canlandırıyor. Filmin yapımcıları Roberts’in canlandırdığı karakter gibi ünlü birinin Ritz London’da kalmasını uygun görmüş. Bu ikonik tarihi otelin dış cephesini, ana girişindeki merdiveni, odaların bulunduğu kattaki koridoru ve Roberts’in konakladığı Trafalgar Suite’i filmde görmek mümkün. Ayrıca otelde gerçekten çalışan bir gece bekçisi ve bir kapı görevlisi de filmde ufak bir rol alıyor. Filmin çekimleri sırasında Grant ve Roberts Ritz London’da konaklamış. Trafalgar Suite hala filmin fanlarından büyük ilgi gören bir oda.

Park Hyatt Tokyo – Lost in Translation

Filmler ve otellerden bahsedip de bu ikonik bar sahnesini hatırlamamak olmaz. Sofia Copolla’nın 2003 yapımı ödüllü filminde Bill Murray yaşlanmış bir aktörü, Scarlett Johansson ise yeni evlenmiş mutsuz bir kadını canlandırıyor. Filmdeki başrollerden biri de kuşkusuz Tokyo’nun. Karaoke barlarından geleneksel Japon restoranlarına kadar, karakterlerin peşine takılıp Tokyo’yu gezmiş kadar oluyoruz. Ancak filmin en unutulmaz sahneleri kuşkusuz Park Hyatt Tokyo’da geçenler. Barda geç saatlerde yapılan buluşmalar, 52. kattaki restoranda yenilen yemekler izleyicilere Park Hyatt Tokyo’da konaklamanın nasıl bir deneyim olduğunu gösteriyor. Otel filmle o kadar özdeşlemiş ki birçok kişi onu “Lost in Translation Oteli” olarak biliyor.


Önerilen yazılar