Uyku çok değerli elbette ve alarmı ne kadar erteleyebilirsek kendimizi o kadar karda hissediyoruz. İşte bu çok büyük yanılgı… NeuroLeadership Institute’un araştırma direktörü, nörobilim uzmanı Josh Davis, yazdığı “Two Awesome Hours: Science-Based Strategies to Harness Your Best Time and Get Your Most Important Work Done” isimli kitapta günün en önemli işlerinin üstesinden gelebilmemizi sağlayan ve bilimsel temellere dayanan bir starteji olan bu iki muhteşem saatin önemini anlatıyor. Gelin sabahımıza ekleyeceğimiz fazladan iki saatin hayatımıza katacaklarına bir bakalım ve alarmımızı erkene kurmak için motive olalım.

Daha Fazla Enerji, Daha Fazla Yaratıcılık

Beyinimiz ve vücudumuz karmaşık biyolojik ihtiyaçlara sahip. Bu ihtiyaçlar doğru şekilde yönetildiğinde bizi etkinliğin zirvesine çıkartabiliyor. Örneğin sabah daha erken kalkmak aslında gün boyunca daha fazla enerjik olmamızı sağlıyor. Çünkü Davis’e göre güne erken başlamak bize, bir işe isteyerek odaklanmak ve önemsiz şeylerin peşini bırakmak için daha fazla zihinsel enerji kazandırıyor. “Daha yaratıcı düşünebiliyor ve düşüncelerinizi otomatik pilota almak yerine, alın korteksini kullanmak için daha fazla kapasiteye sahip oluyorsunuz,” diye açıklıyor Davis.

Kendinize Ait İki Saat

Güne erken başlamanın en iyi taraflarından biri de, gerçek mesai saatleri başlayana dek kendinizden başka kimseye karşı bir sorumluluğunuzun olmaması. “Sabah saat 9, hatta 10’a kadar kimse sizden aktif olmanızı beklemez. Yani bu saatlere dek, küçük kararlar vermek gibi zihin enerjinizi harcayacak işler yapmanız gerekmez,” diye açıklıyor Davis. Yani bu iki saat boyunca cevaplanması gereken e-postalarınızı unutabilir, kendinize güzel bir kahvaltı hazırlayarak güne hazırlanabilirsiniz.

Sessizliğin Huzuru

Henüz şehrin geri kalanı uyanmadan bu sessiz ve huzurlu saatlerin büyüsünü yaşayabilirsiniz. Yataktan kalkıp doğrudan ofise gitmek ve masanıza oturup işe başlamak yerine, evinizin sakin bir köşesinde çalışmaya başlamak sizi dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak tutacak. Davis şöyle açıklıyor, “Ofis masamız genellikle bize kendimiz ya da başkaları için yapmamız gereken işleri çağrıştırır, bu nedenle dikkatimizi çeler ve zihnimizi onlar hakkında düşünmeye yöneltir. Bu da odaklanma yeteneğimizi sabote eder”. Ayrıca ofisteki gürültünün de zihnimizin yaptığımız işe odaklanmasını güçleştirdiğini belirtiyor. Kısacası, sabah kendi kendimize kalacağımız bir veya iki saat, üretkenliğimizi arttırıyor ve günün en önemli işlerini huzurlu bir şekilde tamamlamamızı sağlıyor.

Elbette çalışma temposu, şehir hayatı ve diğer sorumluluklar her sabah iki saat daha erken uyanmamıza veya evde kalıp kendimize ekstra zaman ayırmamıza izin vermeyebilir. Ancak haftada en azından bir veya iki sabaha daha erken başlamak bile günlük hayatımıza büyük bir pozitif katkı yapıyor. Öyleyse yarından itibaren alarmımızı iki saat erkene kurmaya hazır mıyız?