Tasarımları onun için adeta küçük birer heykelcik ve tıpkı hayat gibi bu heykelciklerin de bir aydınlık, bir karanlık tarafı var…
Taşınabilir heykeller! Aida Bergsen in düşlerini ortaya koyduğu takı tasarımları için söylenebilecek belki de en doğru tanım. Öyle alışılagelmiş çiçekler, kalpler, kelebeklerle ilgilenmiyor Bergsen; onun mitolojiden karanlığa, uçsuz bucaksız bir düş dünyası var. Önceleri heykele olan ilgisiyle başlayan bu serüven, özellikle takı üstadı Mehmet Kabaş la çalışma şansı yakalamasının ardından, takı tasarımına dönüşen bir başarı hikayesi. Heykelin bronz döküm aşamasında kullanılan aynı teknikle yarattığı takı tasarımları bugün Kapalıçarşı nın geleneksel atölyelerinde sergilenen Aida Bergsen; Amerika, İngiltere ve Rusya gibi birçok ülkede de hatırı sayılır bir üne sahip.

Aida Bergsen
Kariyerine başlamadan önce İstanbul ve ardından Londra da heykel eğitimi alan Aida Bergsen, tasarımlarında doğal olarak bu iki büyülü şehirden beslendiğini gizlemiyor. Tasarım sürecinde mum ile yığılma veya yontma tekniğini kullanan tasarımcı, metal haline gelen parçaları dökümhanede gümüş, altın ya da bronza dönüştürerek son rötuş aşamasına geçiyor. Malzeme onun için işin sonucunu anlamlandıracak en önemli faktör. Daha çok bronzu tercih etmesinin sebebi, bu metalin heykelsi bir duruşa sahip olmasının yanı sıra okside oldukça renk değiştirerek tasarımlarına derinlik kazandırması. Çoğu tasarımcı bronz kullanmaktan kaçınırken, bronzun yaşayan ve sıradışı bir metal olması, Aida Bergsen i daha çok etkiliyor. Kullandığı diğer malzemeler arasında ise; gümüş siyah pırlanta, altın atik cam ve yarı değerli taşlar başı çekiyor. Özellikle tasarladığı düz kesim elmaslar ezber bozacak cinsten. Onu bir çok tasarımcıdan ayıran düşüncesi ise tasarımlarında değerli değersiz gibi bir ayrım yapmıyor olması. Her şeyden önce forma odaklandığının altını çiziyor.

Aida Bergsen
Turkuaz, mercan ve koyu materyalleri daha teatral bulsa da, renkler Aida Bergsen için çok da ön planda değil; çünkü renklerden çabuk sıkılıyor. Tasarımlarının formunu ortaya koyan ışık ve gölge oyunları ise Aida için renklerin çok daha ötesinde. Herkesin tersine ışıktan değil, gölge ve karanlıktan yola çıkıyor. Kendine özgü gölgeleme teknikleriyle tasarımlarına derinlik kattığını düşünen Aida Bergsen, alışılagelmiş ışıltılı tasarımların karşısında hayal gücünün sınırlarını zorlamak gerektiğine inananlardan. Bu yüzden müşterileri de Rihanna gibi kendine sınır tanımayanlardan…
Mitoloji, yaşam ve ölüm kavramlarından beslenen tasarımcı takılarında aslan başı, yılan ve kuru kafa figürlerini sıkça kullanıyor. Bunun birçok sebebi var, ama en önemlisi bu figürlerin güç ve şifayı simgelemeleri. Tasarlayan ve takan arasında bu kavramların paylaşılması ve hissedilmesi gerektiğine inanıyor. Özellikle yılan, omurgasız yaratılışıyla her forma kolayca sokulabildiğinden en estetik bulduğu figürlerden başı çekiyor.
Her bir tasarımını büyük bir titizlikle, tek tek elde üreten Aida Bergsen, seri üretim fikrine sanıyoruz ki hiçbir zaman sıcak bakmayacak. Çünkü o herkes için değil, fark edilmekten ve cesur görünmekten korkmayanlar için tasarlıyor; bir başka deyişle ışığa koşanlar için değil, karanlığa ışık olanlar için…