Bildiğiniz gibi Paris Moda Haftası, geçtiğimiz günlerde haute couture dünyasının yepyeni bahar trendlerini sergileyen defileler silsilesiyle oldukça hareketli geçti. Birbirinden şık, zarif ve romantik tasarımlar bir bir podyumda boy gösterirken, defilelerden biri bu tarzların arasından tamamen sıyrılarak, sansasyonel bir bakış açısı ile couture konseptine yepyeni bir yaşam alanı açtı. Elbette bu farkı yaratan moda dünyasının yenilikçi ismi Iris Van Herpen’den başkası değildi. Martin Margiela, Hussein Chalayan ve Rei Kawakubo gibi yaratıcı modacıların adımlarını takip eden Herpen, Between The Lines adını verdiği, optik illüzyonu merkezine alan koleksiyonuyla Paris Moda Haftası’nın en çok konuşulan isimlerinden biri olmayı başardı.
“Desenleri önce oluşturup sonra onları eğip bükerek gözün algıları ile oynamak ve gözü bu boşluklarda oluşan yeni desenleri görmeye yönlendirmek mümkün” diyen modacı, işte bu boşluklardan ilham alarak koleksiyonunu isimlendirdiğini belirtiyor. 3D baskı tekniğini moda dünyası ile tanıştıran ilk tasarımcı olan Herpen, yeni koleksiyonunda da yine bu teknikten yararlanmış. Sentetik kumaşlarla lazer kesim desenlerin bir araya geldiği monokrom elbiseler, elle birleştirilerek üç boyutlu etki yaratılmış. Kıyafetleri giyen modeller hareket ettikçe elbiselerin de bu hareket sayesinde dalgalanması hedeflenmiş.
Defilenin sahne tasarımında ise Herpen gibi optik illüzyonlu işler üreten İtalyan sanatçı Esther Stocker’in imzası var. Stocker defile için algıyla oynayan ışık ve gölge oyunlarından yararlanarak hipnotik bir tünel yaratmayı başarmış. Bu iki dehanın ortaklığı ise defileyi moda dünyasından sanat dünyasına taşıyarak, görsel bir şölene dönüştürmüş.