Kapadokya’da Festival Esintisi

Kapadokya’nın büyülü güzelliği Cappadox’un keyifli aktiviteleriyle birleşti. Bulut Özdemiroğlu festivalden aldığı ilhamları bizimle paylaşıyor.

Beni moda dünyasına itenlerin başında estetik gelir. Estetiğe önem veren ve hayatı görsel yaşayan biri olarak her zaman yeni yerler arıyorum, ama bazen eskiye döndüğüm de oluyor. Çocukluğumdan beri Kapadokya’ya gitmemiştim. Uzun bir zamandan sonra peri bacalarını yeniden gördüğümde en az ilk görüşümdeki kadar etkilendim. Milyonlarca sene önce aktif olan yanardağların püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu tabakanın, milyonlarca yıl yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla meydana gelen bu oluşumlar doğanın büyüleyici özelliğine şahane bir örnek.

Hititler, Persler ve Romalılar tarihin farklı noktalarında Nevşehir’den Kayseri’ye kadar uzanan bu topraklarda yaşamış, kayaları oyarak inşa ettikleri kiliselerde ibadet etmişler. Bir dönem Hristiyanların eğitim ve düşünce merkezi olan Kapadokya, 14-19 Haziran tarihleri arasında Cappadox festivaline ev sahipliği yaptı.

Ayağımızın tozuyla bira tadımı workshop’una katıldık ve Oğul Türkkan’ın keyifli bir sohbet tadındaki anlatımıyla bira hakkında birçok şey öğrendik. Mesela biranın ham maddelerinden biri olan mayanın iki türü varmış; aromatik lager ve meyvemsi ale. Diğer hammaddeler ise ekmek kokulu malt ve mis gibi çiçek kokan şerbetçi otu. Birbirinden güzel yedi biraya eşlik eden Kayseri pastırması, kuru et ve çeşitli peynirler de biranın aromalarını över nitelikteydi.

Cappadox festival alanında birçok farklı marka ve sanatçının bir araya gelmişti. Yaratıcılığın ön planda olduğu keyifli workshop’larda yeni şeyler öğrendik. Levi’s eski jean ve t-shirtleri dönüştüren workshoplar düzenlemişti. Bilirsiniz, denim benim zayıf noktam, o yüzden elimi boyaya bulamadan geçemedim. Dünyanın sayılı denim sanatçılarından biri olan Deniz Sağdıç’ın hazırladığı baskı örnekleriyle, festival katılımcıları da kendi jeanlerini tasarlama şansı buldu. Levi’s tailor shop’taysa dikiş makinesi konuşuyordu. Kendi kıyafetlerini tasarlama şansı eline geçtiğinde değerlendirmek lazım.

Kapadokya’da birçok farklı şeyi tecrübe ettik ama bir türlü Kapadokya dendiğinde ilk akla gelen sıcak hava balonlarına binmek kısmet olmadı. Şişirilmemiş haliyle yaklaşık yarım ton ağırlığındaki sıcak hava balonlarının uçması, rüzgarın hızı on knot’un üzerindeyse epey tehlikeli olduğundan, rüzgarlı günlerde uçuşlar iptal ediliyormuş. Bizim şansımıza Kapadokya’da geçirdiğimiz her gün rüzgarlıydı. Ne güzel olurdu oysa günün ilk ışıklarıyla balonlara binmek, doğaya kulak vererek sessiz bir yürüyüş yapmak ve ardından Mercan Dede ile günaydın konserine katılmak.

Sıcak hava balonlarının, günün ilk ışıklarında sepia ufuklardan gökyüzüne yükselişini görmek için bir kez daha gidilir bence Kapadokya’ya. Gittiğiniz her yerdeki güzelliği görmeye çalışın, çünkü baktığın yerden ne gördüğünüze sadece siz karar verirsiniz.

Yazar: Bulut Özdemiroğlu

Instagram: bulutozdemiroglu


Önerilen yazılar