MAKALE

“Kendin Ol”, “İçinden Geldiği Gibi Yaşa” Sözlerini...

“Kendin Ol”, “İçinden Geldiği Gibi Yaşa” Sözlerini Doğru Anlıyor Musunuz?

Her yerde çok sık rastladığımız bu öğütlere kulak vermeden önce, daha önemli bir soruyu kendinize sormalısınız “Kendimi ne kadar tanıyorum?”. Ufuk Ekdal içinizdeki sese nasıl güvenebileceğinizi anlatıyor.

Son zamanlarda özellikle kişisel gelişimciler, psikologlar ve new age spiritüellerden duyduğunuzu tahmin ettiğim ezberlenmiş fakat derinlemesine anlaşılmamış cümleler var. Bu basmakalıp cümlelerden iki tanesi “Kendin ol” ve “İçinden geldiği gibi yaşa”

Fakat bu cümleleri ilke edinen yığınla insana baktığımızda, öncelikle bir süreliğine iyi geldiği ve kişinin cesaretiyle bir takım fiillerinde ufak da olsa ilerleme kat ettiği, fakat sonrasında motivasyonunu kaybederek bu ilerleyişin başlangıç noktasından bile daha geriye gittiğini görüyoruz.

Burada bu tarz olumlamaların yanlış olduğunu iddia etmek bir yana, bizzat desteklemekle beraber, eksik verildiğini söylemek gerekiyor. Zira bu öğütleri veren tüm düşünce ekollerinin aslında bu iki cümleyi gerçekleştirme anı gelene kadar öğrencilerini ciddi bir disiplinde yetiştirdiğini belirtmekte fayda var. Bu disiplin içerisinde ise, bu ekollerin kendine has, birbirine benzer prensip ve ilkeleri insanın zihnine yerleştirdiğini görmekteyiz. Bu prensip ve ilkeleri edinen öğrenci de ancak inisiyasyon döneminin bundan sonraki evresinde içindeki sese güvenip, kendi gibi yaşayabilir.

Bir kişinin kendi olabilmesi için öncelikle kendisini tanıması gerekir. Yunus Emre’nin şu cümlesi de bu görüşü destekler niteliktedir: “Bir Ben var Ben’den içeri.”

Bir görüşe, bir karara varma sürecinizde kafanızda kaç tane sesin sizi yönlendirdiğini ve kararsızlığa düşürdüğüne bakın. Bu seslerden hangisi sizsiniz? Dolayısıyla bu seslerden hangisi egonun hangisi içsel benliğinizin sesidir? Bunlara net cevap vermeden nasıl içimden geldiği gibi yaşadım/yaşıyorum diyebilir insan?

Birçok felsefi ekolden Gautama Buddha’nın felsefesini örnek verecek olursak, insanın bu seviyeye gelebilmesi için 4 Yüce Gerçek ve 8 Asil Yolu özümsemesi ve teoriden pratiğe aktarması gerekmektedir. Bu 4 Yüce Gerçek:

  1. Dukkha– Yaşam acılarla doludur ve illüzyondan ibarettir.
  2. Samudaya– Acıların sebebi cehalet, açgözlülük, öfke, kibir, tembellik gibi olgulardır.
  3. Nirodha– Olguların ortadan kalkması, sebepsiz sonuç olamayacağından acıların ortadan kalkmasına neden olur.
  4. Magga– Acıların sona ermesinin yolunu Sekiz Katlı Asil Yol gösterir.

Sekiz Aşamalı Asil Yol ise,

  • Doğru Görüş
  • Doğru Niyet
  • Doğru Söz
  • Doğru Eylem
  • Namuslu Kazanç
  • Doğru Çaba
  • Doğru Dikkat
  • Doğru Konsantrasyon/ Meditasyon’dur.

Bu ilkelere baktığımızda Museviliğin On Emiri, İslam’ın amentüsü, Hristiyanlığın İncil’de anlattıkları ile ne kadar uyuştuğunu görürüz.

İç görülerine güvenmek isteyen, içinden geldiği gibi yaşayıp kendi Ben’ini tanıyarak kendi olmak isteyen insan öncelikle kendine edindiği ilkeler ve prensiplerle eğitmeli ve iç sesinin kaynağını tanımalıdır. Ancak bu şekilde ego’yu kendi gerçekliğinden ayırıp acı verecek sonuçlardan kurtulabilir. Yine de Gautama Buddha’nın şu sözünü eklemekte fayda görüyorum.

“Nerede okursanız okuyun ya da kim söylerse söylesin, hatta ben söylemiş olsam bile sizin kendi mantığınız ve sağduyunuz ile örtüşmüyorsa hiçbir şeye inanmayın.”

Yazar: Ufuk Ekdal, Nibbana Danışmanlık


Önerilen yazılar