Bu Kez İki Değil, Üç Kişiydik!

Çocuğunuzla seyahate çıkmak ne sizin ne de onun için bir kaosa dönüşmeli. Ezgi Elibol Topçuoğlu’nun kendi deneyimlerinden yola çıkarak verdiği öneriler işinizi kolaylaştıracak.

Bu Nisan’da gözümüzü kararttık, 2 yaşındaki oğlumuzla birlikte ilk yurt dışı seyahatimizi gerçekleştirdik. Öncesinde fikir bizim için biraz korkutucuydu çünküterrible two denen ergenliğe benzeyen varoluş krizinin tam göbeğindeki minik, epey hareketli, asi, zaman zaman huysuz günler yaşıyor. Yine de “Artık iyice büyüdü. Bizimle farklı maceralara atılmak onun da hakkı,” dedik ve yakın bir arkadaşımızın yaşadığı Münih’e gitmeye karar verdik. Münih’in çılgın ve hareketli “Oktoberfest”ine gitmeyi hep istemiştim ama kısmet çekirdek aile ile yapılacak sakin bir bahar turunaymış.

2,5 saatlik uçak yolculuğunu nasıl geçireceğiz, nasıl uyuyacak, nasıl gezecek, ne yiyecek derken yolculuğumuz gelip çattı. Geriye en güzel anılarımıza eklediğimiz şahane birkaç gün kaldı. Aslında Münih, festival günleri dışında, ortasından nehir geçen, huzurlu ve tipik bir Avrupa şehri… Bavyera bölgesinin refah ve zengin başkenti, bizi erken bir yaz havasıyla karşıladı. Geniş ağaçlı caddelerinde, enerjik meydanlarında uzun uzun yürüdük. Meşhur Englischer Garten’de göl kenarında kuğularla yan yana piknik yaptık. Her köşe başında yer alan “Biergarten”larda tıpkı lokâller gibi uzun uzun takıldık. Oğlumuzla parklardaki kum havuzlarında oynadık, atlıkarıncalara bindik. Kâh kocaman sosislerle pretzelleri mideye indirdik; kâh geleneksel Bavyera yemeklerinin tadına baktık. Kısacası, biz ailece Münih’i çok sevdik.

Dikkat ettiğimiz birkaç nokta var ki; bence seyahatimiz boyunca işimizi çok kolaylaştırdı. O yüzden burada da paylaşmak istedim; belki bu deneyimi yaşayacak başka anne babalara da ilham verir diye:

Önceliklerimizi belirledik

Gitmeden önce kırmızı çizgimizi çizdik. Uyku saatlerini kaçırırsa çok huzursuzlanan oğlumuzun uyku düzenini seyahatimiz boyunca önceliklendirdik. Öğle ve gece uykusunu mutlaka yatağında uyutmaya karar verdik. Daha gitmeden gündüzleri bir kere uyku molası vereceğimizi ve akşam yemeklerini erken yiyeceğimizi biliyorduk. Yemekse bizim için daha rahat bir konu olduğundan çok da kafaya takmamaya çalıştık. Başka bir aile için öncelik yemek olabilir, banyo olabilir, oyun olabilir, temizlik olabilir. Ne olursa olsun neye öncelik verip dikkat edeceğimize karar vermek tüm seyahati kolaylaştırdı.

Yolculuk günlerinde planlı davrandık

Özellikle gidiş ve dönüş günleri bir hengâme içinde geçiyor. Havaalanında beklemek ve uzun uçuşlar; hele bir de rötar olursa çocukları sıkıyor, yıpratıyor. Bunu daha önceki kısa uçuş denemelerimizde sıkça yaşadığımız için bu sefer tedarikliydik. Yanımıza daha önce okumadığı yeni birkaç kitap ve en sevdiği oyuncaklarından alabildiklerimizi aldık. Bu arada Türk Hava Yolları da küçük çocuklara ufak bir oyuncak torbası veriyor, içindeki minik uçakla epey oyalandık. Ve tabi ki iPad! Evde çekmecelerde sakladığımız iPad’imiz uçak yolculuğunda ve pasaport kuyruklarında içine yüklediğimiz çizgi filmlerle, oyunlarla en büyük dostumuz oldu. Ayrıca yine yolculuk günlerinde öğün atlamak zorunda kalabileceğimizi düşünerek yanımıza süt, muz, kuru meyve, ceviz gibi oğlumuzu tok tutacak yiyecekler aldık, çok işimize yaradı.

Spontanlığa kucak açtık

Önceliklendirme demişken, plan demişken kendimle çeliştim; farkındayım. Ama yanınızda bebek ya da küçük bir çocukla hangi plana bütünüyle uyabilirsiniz Allah aşkına? Bu durumda önemli olan planlardaki küçük değişikliklerin keyfimizi kaçırmasına izin vermemek, esnek olmayı kabullenebilmek… Bu benim gibi ajanda tutup her gününü dakikası dakikasına planlayan, rutini seven bir insan için zor olsa da, eşimden bu konuda çok yardım ve teşvik aldım. Son gün havaalanı keşmekeşi içinde gündüz uykusunu iki değil de yarım saat uyudu mesela. “Ne var canım bunda?” diyebilirsiniz, haklısınız da, ama gelin bunu bir de endişe kumkuması bana anlatın! Neyse, eşimin telkinleriyle “Olacak artık,” deyip geçtik. Oğlumuz ördekleri çok sevdiğinde, bir sonraki gezi durağını atladık. Atlıkarıncaya defalarca kez binmek istediğinde biz bir bira daha az içtik. Kum havuzunda kendini kaybettiğinde akşam yemeğine düşündüğümüzden yarım saat geç gittik. Keyfimizi, en önemlisi onun keyfini kaçırmadık.

İş bölümü yaptık

Benim annelikteki en büyük şansım, çocuk bakımını seve seve eşit şekilde üstlenen eşim! Neyse ki seyahatte de birbirimizi desteklemeye ve ebeveynliğin yükünü birlikte paylaşmaya devam ettik. Öğle uykusunda sadece birimiz çocukla kaldık. Bu sırada bir gün o Avrupa’nın en büyük bilim teknik müzesi olan Deutsches Museum’u gezdi. Ertesi gün ben içinde Van Gogh, Monet, Gauguin ve Klimt’ten eserler bulunan modern sanat müzesi Neue Pinakothek’i hatmettim. Öğle ve akşam yemekleri sırasında bizim afacan masada uzun uzun oturmaya gönüllü olmadığından birimiz onunla gezerken, diğeri masada kalıp arkadaşlarla sohbete devam etti ve sık sık nöbet değiştirdik. Eşlerden sadece birinin ağırlıklı çocukla ilgilendiği bir düzende böyle bir deneyimden keyif almak sanırım mümkün olmazdı.

Beklentilerimiz gerçekçiydi

Bu seferkinin baş başa geçirdiğimiz tatiller gibi çılgın, tembel ya da romantik bir tatil olmayacağını en başından biliyorduk. Amacımız arkadaşlarımızı görmek; bir de yeşil, sakin, medeni ve çocuk dostu bir şehirde oğlumuzla vakit geçirip onu her zamanki rutininin dışına çıkarmaktı. Belki yanımızda çocuğumuz olmadan Münih gecelerinin tadını daha çok çıkarır, sabah daha geç uyanırdık. Bir değil bir sürü müzeyi ziyaret ederdik. Çimenlerde saatlerce miskin miskin takılırdık. Münih’teki 11 adet Michelin yıldızlı restorandan birini mutlaka denerdik. Ama oğlumuzun gözünde yanıp sönen yıldızların yanında bunların hepsi sönük kaldı.

Havalar da ısındığına göre, hadi anne babalar, ailece gezmeye!

Yazar: Ezgi Elibol Topçuğolu


Önerilen yazılar