Fransa’nın üçüncü büyük şehri, ‘Dünyanın gastronomi başkenti’ Lyon’un spesiyal lezzetleri ve restoranlarında lezzet dolu bir tura çıkmaya var mısınız?
Rhone ve Saone nehirlerinin arasına kurulmuş Lyon, yüzyıllar boyunca gelişen mutfak kültürü, Michelin yıldızlı restoranları, ‘bouchon’ları ve yetiştirdiği Paul Bocuse gibi efsanevi şefleriyle ‘Dünyanın gastronomi başkenti’ sıfatını sonuna kadar hak eden bir şehir.
Lezzetli mutfak kültürü dışında Auguste ve Louis Lumière kardeşler sayesinde sinemanın doğuşuna da katkıda bulunmuş şehir, eşsiz kent planlaması, geçmişten günümüze bir ticaret merkezi olması ve Roma İmparatorluğu dönemine kadar uzanan UNESCO Dünya Mirası listesindeki zengin tarihi birikimi ile de kesinlikle görülmesi gereken yerlerden.
Lezzet turuna başlamadan Fransa’nın doğu ucunda, merkezi bir konumda bulunan Lyon şehrinde nereleri gezmeniz gerektiğine kısaca göz atalım. Eski kent bölümü Vieux Lyon, binaların altından geçip ulaşımı kolaylaştıran geçitleri ve tarihi binalarıyla çok ünlü. Hipster kafelerin bulunduğu Croix-Rousse bölgesi de mutlaka ziyaret edilmeli. Merdivenlerden çıkarak veya füniküler kullanarak ulaşabileceğiniz Notre-Dame de Fourviere Bazilikası şehri kuşbakışı izleyebileceğiniz bir seyir noktası aynı zamanda. Fransa’nın en büyük parklarından birisi olan Parc de la Tete d’Or da doğayla iç içe vakit geçirmek ve fotoğraf çekmek için ideal. Minyatüre meraklı gezginler için eşsiz koleksiyonuyla öne çıkan Musée Miniature et Cinema, Vieux Lyon’da bulunuyor. Yine aynı bölgede bulunan Kukla Müzesi (Musee Gadagne) ise 16. yüzyılın başında inşa edilmiş Hotel Gadagne’ın binasında ziyaretçilerini ağırlıyor ve bina içinde Lyon Tarih Müzesi de faaliyet gösteriyor.
“İyi bir yemeği seçme, pişirme ve yeme sanatı”nın merkezi Lyon, yeni nesil mutfağın dünyadaki öncüsü, şef Paul Bocuse’ün şehri aynı zamanda. Sonradan bu yıl hayatını kaybeden ‘yüzyılın şefi’ Bocuse’ün adı verilen Les Halles de Lyon Paul Bocuse, 1971 yılından bu zamana kadar gelmiş. Elliden fazla standın bulunduğu bu pazar, tamamen yeme içme üzerine kurulu. Kaliteli St Marcellin peynirini, kabuklu deniz mahsüllerini, kasap ürünlerini ve daha birçok lezzeti burada bulabilir, tadabilir ve satın alabilirsiniz. Bu nedenle burası lezzet turuna başlamak için ideal bir nokta. Lyon’da Bocuse’ün bizzat açtığı restoranları da bulmanız mümkün.
Lyon, et yemeyi sevenler için bir cennet adeta. Şehrin özelliklerinden biri olan ‘bouchon’lar yani, genelde domuz ürünleri servis eden geleneksel et restoranları, otantik atmosferleri ve başka yerde bulamayacağınız tarifleriyle Lyon’un yeme-içme mirasının temel taşları.
Lyon’un diğer spesiyaliteleri arasında et ya da balıkla hazırlanıp, oval bir şekil verilerek kremsi bir sosta pişirilen Quenelle, bölgenin özel domuz sucuğu Rosette de Lyon, şarapta pişirilen sulu bir tavuk yemeği Coq au Vin’i sayabiliriz. Tatlı olarak ise tipik bir Lyon lezzeti olan tarte aux pralines, yani pralinli tartı mutlaka denemelisiniz. Lyon’da restoranlar kadar pastaneler ve çikolata dükkanları da sizi cezbedecek. Özellikle Jocteur’e mutlaka uğramalısınız.
Lyon’da bin beş yüzün üzerinde yüksek kaliteli restoran bulunuyor, bunlardan aralarında La Rotonde, Têtedoie ve Auberge de I’lle Barbe gibi mekanların yer aldığı on üç tanesi ise bir ya da daha fazla Michelin yıldızı sahibi. Yani diğer bir deyişle bu şehirde kötü bir yemek yemek çok zor! 1836’dan beri hizmet veren Brasserie Georges ve 2 Michelin yıldızlı La Mère Brazier de yüksek gastronomik eserler sunan restoranlardan. Geleneksel bir bouchon’da yemek yemek isterseniz, Daniel et Denise’in şubelerinden birini ya da Le Canut et les Gones’u deneyebilirsiniz. Genç şef Grégoire Baratier’nin yönetiminde, her gün değişen menüsüyle tabak değil adeta tablo yaratan Le Jean Moulin de işte farklı yemekleriyle dikkat çeken bir Lyon restoranı.
Gastronominin nabzının attığı bu şehirde damağınız tam bir şölen yaşayacak!