Siz bu dertten muzdarip olmasanız bile çevrenizdeki pek çok kişinin hayatını dönem dönem kabusa çeviren alerji illetinden haberdarsınızdır. Peki alerji gerçekten de kurtulmamız gereken bir hastalık mı?
Baharla birlikte birçoğumuz için alerji sezonu açılmış oldu. Vücudun bazı yerlerinde beliren kızarıklıklar, şişmiş kırmızı gözler, hapşırık, kaşıntı ve burun akıntısı; bazı alerji tiplerinde ortaya çıkan belirtilerden sadece bir kısmı. Öyle ki dilin şişmesine ve nefes tıkanıklığına yol açabilen çok daha ciddi alerji çeşitleri, sadece yaşam kalitesini düşürmekle kalmıyor, bazı durumlarda tüm vücudu etkileyerek, zaman zaman ölüme bile sebep olabiliyor. Alerjik reaksiyonları ortaya çıkaran maddeler ise tahmin edemeyeceğiniz kadar çok. Ev tozu, hayvan tüyleri, özellikle bahar aylarında havada uçuşan polenler, yiyeceklerdeki laktoz ve glüten gibi kimyasallar, güneş, küf mantarları ve böcek sokması, yüzlerce alerjen faktörden sadece bazıları arasında …
Bununla birlikte insanların neredeyse yüzde 30’unda görülen, yaygınlığı ise gün geçtikçe artan alerjinin neden kaynaklandığına bilim dünyası tam olarak bir cevap bulabilmiş değil. Bu nedenle alerjik reaksiyonları önlemek için geliştirilen tedavi çeşitleri de sınırlı ve ne yazık ki alerjiyle mücadele edenlerin sorunlarını kökten çözecek kalıcı bir tedavi yöntemi de hala bulunmuş değil.
Evrim ve parazitler hakkındaki yazılarıyla tanınan, New York Times’da da düzenli olarak yazıları yayımlanan popüler bilim yazarı Carl Zimmer’ın, Yale University School of Medicine’dan tanınmış bağışıklık sistemi uzmanı Prof. Dr. Ruslan Medzhitov ile alerjilerin neden ortaya çıktığı üzerine yaptığı görüşmenin ayrıntıları, geçtiğimiz günlerde Mosaicscience.com adlı web sitesinde yayınlandı. Bağışıklık sistemi üzerine keşifleriyle bilinen Medzhitov’un konu üzerinde yaptığı araştırmalar, gerçekten de uzun vadede alerjinin geleceğini aydınlatacak ve alerjiye bakış açışınızı değiştirecek nitelikte.
Şimdiye kadar alerjinin neden ortaya çıktığı konusundaki hakim görüşe göre, modern toplum öncesi dönemde bağışıklık sistemimiz tenya ve kene gibi parazitlerle savaşacak şekilde evrim geçirmişti. Fakat endüstriyel yaşama geçiş sonrasında, modern sağlık hizmetlerinin ortaya çıkışı ve kapalı mekanlarda yaşanmaya başlanmasıyla birlikte, özellikle gelişmiş ülkelerde bu parazitler daha az görülür oldu. Vücudumuzda savaşacak kötü parazit neredeyse kalmadığı için de bağışıklık sistemimiz kendisini meşgul etmek ve savaşmak için daha zararsız hedefler seçmeye ve bizi de süreç sırasında yukarıda bahsedilen belirtilerle acınacak durumlara sokmaya başladı.
İşte Medzhitov bu görüşün yanlış olduğunu düşünüyor ve alerjinin basit bir biyolojik bozukluk olmadığını savunuyor. Hatta tam aksine alerjinin zararlı kimyasallara karşı vücut tarafından geliştirildiğine, atalarımıza milyonlarca yıl sunduğu yararlı hizmeti, bugün de devam ettirdiğine inanıyor. Ruslan Medzhitov’un hipotezine göre vücudun bağışıklık sisteminin alerjenlere karşı verdiği büyük ve hızlı tepki, aslında vücudun aksi halde enfeksiyona sebep olabilecek toksik bakterilerden kurtulmak amacıyla gösterdiği bir reaksiyon.
Bağışıklık sistemi üzerine çok sayıda deney yapan Medzhitov, alerjen tespitinde ilginç bir benzetmeden yola çıkıyor. Nasıl ki eve hırsız girdiğini, onları görmemize gerek kalmadan, örneğin kırılmış bir cam gördüğümüzde ya da evdeki alarm sistemi çalışmaya başladığında anlıyorsak, alerjenlere karşı da vücudumuz benzer bir tepki gösteriyor. Alerjik maddenin ortaya çıkardığı hasar, bağışıklık sistemini uyandırarak harekete geçiriyor. Bağışıklık sistemi yakın bölgedeki molekülleri bir araya toplayarak antikor üretiyor ve böylelikle suçlu tanımlanmış oluyor. Medzhitov’a göre modern hayata geçişten önce zehirli hayvanlardan ya da bitkilerden geçen toksik kimyasallar, uzun süre insan sağlığını tehdit etti. Alerjiler işte bu kimyasalları saklandıkları yerden çıkararak, bir anlamda bizden önceki nesillerin korunmasını sağladı. Bununla birlikte bu alerjenlere maruz kalındığı zaman ortaya çıkan rahatsızlıklar, o devirde insanların kendilerine daha güvenli bölgeler bulmasına sebep oldu. Bağışıklık sisteminin aşırı tepki gösterdiği durumlarda, alerjinin ölüme kadar giden sonuçlara yol açtığını kabul eden Medzhitov’a göre yine de alerjinin yararları, olumsuz taraflarından çok daha fazla.
Medzhitov bu dengede modern batılı yaşama geçişimizin de son derece etkili olduğunu düşünüyor. Çevremizdeki sentetik kimyasallar çoğaldıkça, her biri vücudumuza belli oranda zarar verebilecek ve alerjik bir reaksiyonu tetikleyebilecek çok sayıda bileşene maruz kalıyoruz. Bu nedenle belki de en büyük tehdit kapalı mekanlara hapsolmak.
Medzhitov ve ekibinin konu üzerindeki çalışmaları halen devam ediyor. Fakat bu çalışmalar sonuçlandığında Rus bilim adamı haklı çıkarsa, alerjinin tedavisinde yeni bir döneme girilecek ve vücudun bazı maddelere karşı verdiği tepkileri önlemek amaçlı girişimlere belki de son verilecek. Belki de alerjiyi çektiğimiz tüm sıkıntılara rağmen, bir hastalık olarak görmeyi bırakacak, bağışıklık sistemimizin iyileştirici gücü olarak kucaklamayı öğreneceğiz.
Ceren Öztuna Kaynakcı