Dünya, onu “Hussein Chalayan” olarak biliyor ve dahi olarak tanımlıyor. O, sadece bir moda tasarımcısı değil aynı zamanda heykeltıraş, ressam, yönetmen, koreograf ve fikir adamı. Yenilikçi ve taklitçi olmadan sadece kendi olup yaratabilen, sürüye dahil olmadan sürüde kalabilen, çağdaş bir filozof…
1970 Kıbrıs, Lefkoşa doğumlu olan Hüseyin Çağlayan, 1993’de Londra Central St. Martins Güzel Sanatlar Üniversitesi Moda Tasarımı bölümünden mezun oldu. Çalışma hayatına ilk olarak Soho’da, küçük dükkanlarda tasarımlarını satarak başladı. Mezuniyetinden iki yıl sonra Londra’da düzenlenen bir moda yarışmasında birinci olarak adını duyurdu. Bu yarışmadan kazandığı yüklü para ödülü ile koleksiyonlarını hazırlama şansı yakalayan Hüseyin Çağlayan’ın ilk giydirdiği ünlü ise şarkıcı Björk oldu. İngiltere’de 1999 ve 2000 yılında iki kez yılın modacısı seçilen; New York’ta düzenlenen “The Fashion Group International” tarafından da ‘Tasarımın Yıldızı Ödülü’ne layık görülen ünlü modacı, 2006 da İngiliz Şövalyelik Nişanı ile ödüllendirildi. Time dergisi onu dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 100 modacısından biri ilan etti.
Yönetmen kimliğiyle de tanınan Çağlayan’ın ‘Absent Presence – Olmayan Varolma’ adlı filmi 2005 te 51.Uluslararası Venedik Bienali’nde, tasarımını da gerçekleştirdiği Türkiye pavyonunda gösterildi. 2008 yılında ise Tokyo’da Swarovski için tasarladığı Led ışıklı kıyafetleri ile tüm dünyaya sesini duyuran Hüseyin Çağlayan, böylelikle adını moda tarihine altın harflerle yazdırmış oldu.
Çağlayan, Türkiye’de de çok sayıda özel proje üzerinde adı geçen bir isim. 2012 – 13 sezonu için Mavi Jeans’e özel 20 parçalık bir koleksiyon hazırlayan modacı; İstanbul’da gerçekleştirdiği ve 16 yılda ürettiği çalışmalarının bir seçkisi niteliğini taşıyan “Hüseyin Çağlayan: 1994- 2010” adlı retrospektif sergisi ile sadece Türk sanat ve magazin gündeminin değil, yabancı basınının da ilgi odağı olmayı başardı.
Halen Lady Gaga ve Michelle Obama’nın kıyafetlerini tasarlayan Hüseyin Çağlayan, aynı zamanda sayısız projeye imza atıyor. Boş zamanlarını da ailesiyle ve arkadaşlarıyla geçirmeyi, gösterilere ve sergilere gitmeyi seviyor. Çağlayan, 2016 İlkbahar Koleksiyonu’nun esin kaynağını ise “Küba” olarak belirlemiş.
Kostümlerin Yarattığı Dans Gösterisi : Gravity Fatique
Hüseyin Çağlayan’ın daha önceki yıllarda da dans üzerine çalışmaları olmuştu. Fakat ekim ayı sonunda Londra’da seyirciyle buluşan ‘Gravity Fatigue’ (Yerçekimi Yorgunluğu) adlı gösteri, Çağlayan’ın kendisinin yarattığı ve yönettiği ilk prodüksiyon olması açısından önem taşıyor.

Gravity Fatique
Yönetmenliğini ve tasarımcılığını Çağlayan’ın; koreografisini ise ünlü Belçikalı koreograf Damien Jalet’in yaptığı Gravity Fatigue’de kıyafetler sadece bir giysi değil, aynı zamanda koreografinin dili. Hüseyin Çağlayan çok ses getiren bu dans projesini oluştururken kostümleri tasarladığı gibi koreografinin duygusunu da tasarlamış. Vücut dilini veren skeçler çizerek, bir anlamda “duygu board’ları” hazırlamış ve koreograf Jalet’e ve dansçılara bu şekilde yön vermiş.
Aslında Gravity Fatigue Çağlayan’ın aynı zamanda yaratıcılığını da ortaya koyduğu ilk projesi değil. Çağlayan, 2000 yılında yine Sadler Wells Dans Tiyatrosu’nda düzenlediği bir gösteride modayla sanatı birleştirmiş, izleyenleri adeta büyülemişti. Oturma odası olarak hazırlanan bir podyumda üç model, sahnede bulunan koltukların kılıflarını çıkarıyor, bu kılıfları giyiyor, küçük eşyaları ceplerine sığdırıyorlardı. Bu gösteride Kosova Savaşı’ndan ve 70’li yıllarda Kıbrıs’ta yaşananlardan etkilenen modacı, sandalye gibi büyük eşyaları bu kıyafetlere ya da bavullara dönüştürmüştü. Defilenin sonunda bir manken, bir sehpanın ortasına adım atıyor ve sehpa anında etek haline dönüşüyordu. Hatta Hüseyin Çağlayan denince moda dünyasında akla ilk gelen de eteğe dönüşen sehpa mizansenidir.

Hussein Chalayan – Bubble Dress
Çağlayan’ın tasarımlarında göç konusunu işlemesinin temelinde ise çocukluğunu Lefkoşa’da geçirmesinin, Türk ve Kıbrıslı bir aileden gelmesinin büyük rolü var. Hatta Çağlayan’ın 1993 yılında mezuniyet tezi olarak sunduğu ilginç çalışmada da bu durumun etkilerini görmek mümkün. Projesinde yırtılmaz kağıttan, katlanıp postalanabilecek kıyafetler tasarlayan Çağlayan, konseptin mantığını şöyle açıklıyor: “Kâğıttan elbiselerimden birine parfümünüzü sıkıp, onun üzerine size özel aşk sözcükleri yazıp, öpücükler kondurarak, onu istediğiniz renge boyadıktan sonra, katlayıp bu özel hediyeyi posta ile aşkınıza gönderebiliyordunuz.”

Kâğıttan Elbiseler
Çağlayan, Instagram, Facebook ve Twitter kullanmıyor; kişi olarak değil marka olarak var olmayı seçtiğini, sosyal medya ilişkilerini pornografik bulduğunu söylüyor! Ve “Oralarda harcayacağım zamanı, daha ilham verici, farklı şeyler üreterek geçirmeyi tercih ediyorum” diyor.
Bu yıl markasının 21. yılını kutlayan Hüseyin Çağlayan, Londra’da ilk show room’unu geçtiğimiz günlerde açtı. ZCD Architects tarafından tasarlanan mağaza; Londra 2, Bourdon Street, Mayfair District’de yer alıyor.
Hüseyin Çağlayan 2016 İlkbahar/Yaz Koleksiyonu
Yazı: Pınar Efe