MAKALE

Panik Olmayın! Panik Atağın Çaresi Var

Panik Olmayın! Panik Atağın Çaresi Var

Herhangi bir sorun karşısında ya da ‘görünüşte’ hiçbir neden yokken aniden aşırı korkuya kapılıyor, nefes darlığı hissediyor, boğuluyormuş gibi oluyorsanız, muhtemelen panik atak rahatsızlığı geçiriyor olabilirsiniz.

Panik atak, günümüzde sıklıkla görülse de tedavisi mümkün olan bir rahatsızlık. University of Manitoba tarafından yapılan bir araştırmaya göre dünyada yüzde 25’lik bir kesim, hayatında bir ya da birkaç kez panik atak yaşıyor. Bu rahatsızlığın kronikleşip hastalığa dönüşme yüzdesi ise dünya nüfusunun yüzde 4’üne denk geliyor. Rahatsızlıkla ilgili olarak şimdiye kadar ülkemize dair kesin bir yüzde açıklanmamış olsa da, Amerikan Depresyon ve Anksiyete Derneği’nin açıklamasına göre, Amerika’da 40 milyon panik atak hastası mevcut ki bu da ülkenin yüzde 18’lik bir kesimini oluşturuyor.

Genellikle ilk kez 20 ila 35 yaşları arasında başlayan panik atak kadınlarda, erkeklerden iki üç kat fazla görülüyor. Her kim olursak olalım, hayatın iniş çıkışlarına uyum sağlayamadığımız bazı dönemlerde kontrolümüzü kaybedebiliyoruz. İşte bu nedenle panik bozukluk ve anksiyete, toplumun her kesiminden insana hayatının bir döneminde ciddi problemler yaşatabiliyor. Öyle ki panik atak tedavisi görenler arasında Prenses Diana, David Bowie, Johnny Depp, John Steinbeck, Sigmund Freud, Adele, Caitlyn Jenner, Emma Stone, Amanda Seyfried, John Mayer, Jessica Alba, Caitlyn Jenner, Oprah Winfrey, Kim Basinger, Scarlett Johansson, Drew Barrymore, Nicole Kidman, Kate Moss, Michael Jackson, Barbra Streisand, Sezen Aksu ve Tarkan gibi ünlü isimler bile var.

Panik Atağa Neden Olan Dürtüler

Aslında günlük yaşamımızda pek çoğumuz üzüntü, kaygı ve stresle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. İş hayatındaki zorluklar, sınav stresi, sağlık problemleri, ikili ilişkilerdeki problemler, finansal kaygı, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar birçok insanı kaygılandırabiliyor. Ayrıca yakın birisinin ölümü, aşk acısı, boşanma, iş kaybı gibi durumlarla yüzleşildiğinde de birçok kişi depresyon, anksiyete ve panik atakla baş başa kalabiliyor. Normal düzeyde kaygı ve stres, günlük sorunlarla baş edebilmek için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlıyor. Fakat stres normal düzeyini aştığı, çok fazla yükseldiği ve kronikleşip sürekli endişe ve korkuya neden olduğunda anksiyeteye, sonra da panik atağa dönüşebiliyor.

panikatak_04

Panik Atağın Fiziksel ve Biyolojik Yönü

Panik atak sırasında beynimizin Amygdala adlı bölümü aktive olarak alarm sinyalleri veriyor ve yüksek miktarda adrenalinin ve çok sayıda stres kaynaklı hormonun salgılanmasına neden oluyor. Yani bu rahatsızlık, genellikle beynimizde nöron adı verilen sinir hücrelerinden salgılanan, duygusal yaşantımızı düzenleyen bazı beyin hormonlarının anormal çalışması sonucunda oluşuyor. Fiziksel bedenimizde olan bu anormallikler önce düşüncelerimizi ve duygularımızı, sonra da bedenimizi etkiliyor. Panik atak kişilerde fiziksel olarak göğüs ağrısı, göğüste sıkışma ve çarpıntı, terleme, nefes darlığı, boğuluyor gibi olma hissi, baş dönmesi, net görememe, vücudun bazı bölgelerinde uyuşma, üşüme, titreme ya da ateş basması ve bulantı gibi semptomlarla kendini gösteriyor. Aniden gelen bu fiziksel uyarımlar sonucunda kişiler kendilerini ya da çevresindekileri olağandışı ve farklı görüp hissedebiliyor. Her durumda olası en kötü senaryoyu düşünüyor, her şeyin kendi denetimi dışında olduğu travmasını yaşıyor. Kontrolünü kaybetmekten korkuyor, delirdiğini, kalp krizi geçirdiğini ya da felç olduğunu sanarak ölüm korkusuna bile kapılabiliyor. Herhangi bir panik atak krizinde bu belirtilerden en az dört ya da daha fazlasına rastlanıyor. Panik atak, sebepli ya da sebepsiz birdenbire başlıyor, her dakika biraz daha şiddetleniyor, ortalama 10 dakika içinde ise rahatsızlığın şiddeti en yoğun düzeye çıkıyor. Çoğunlukla 10 ila 30 dakika süren rahatsızlık, bazı kişilerde seyrek olarak bir saat kadar devam edebiliyor ve sonra kendiliğinden geçiyor.

Uzmanlara göre panik atak nöbetleri, insan yaşamındaki en endişe verici, korkutucu ve sıkıntılı deneyimlerden biri olabiliyor. Bu nedenle panik atak hastalarının çoğu, atakların gelebileceği yerlerden ve durumlardan kaçınmaya başlıyorlar. Yalnız başlarına evde kalamaz, sokağa yalnız çıkamaz, ulaşım araçlarına ve asansöre binemez, dar sokak ya da köprülerden geçemez, pazar yeri ve büyük mağazalar gibi kalabalık yerlere giremez duruma gelebiliyorlar. Buna tıp dilinde “agorafobi” deniyor. İşe ya da okula gitmeme, spor yapmama, ev işi yapmama, bazı yiyecek ya da içecekleri yiyip içmeme, yanlarında ilaç, su, alkol ve çeşitli yiyecekler taşıma alışkanlıkları edinebiliyorlar. Panik atak, depresyon ve anksiyete gibi hastalıkları olanlarda ve yoğun stres yaşayanlarda daha çok görülüyor. Bunun yanı sıra hayatı gayet normal görünen, fakat geçmişinden kalma birikimleri çözememiş kişilerde de görülebiliyor.

Panik Atak Nasıl Tedavi Edilir?

Ülkemizde beyin ve sinir hücrelerindeki bozukluğu, beyindeki hormon faaliyetlerini düzenleyerek tedavi eden ve panik atağı önleyen pek çok farklı ilaç bulunuyor. Bunun yanısıra Bilişsel- Davranışçı Tedavi olarak adlandırılan bir yöntem de panik atak hastalarında uygulanıyor. Bu tedavi yöntemindeki amaç, hastanın panik atak belirtileriyle ilgili yanlış bilgi ve önyargısını düzelterek, belirtiler ile korkmadan baş edebilmesini sağlamak. Uzman bir doktor yönetiminde yapılan grup terapisinde ise kişilerin panik atak rahatsızlığı olan diğer kişilerle bir araya gelerek, yaşanan sorunları paylaşması, yalnız olmadığını hissetmesi amaçlanıyor.

Paniğe Gerek Yok!

Aslında Amerikalı Prof. Dr. Reid Wilson’ın “Don’t Panic” adlı kitabında da açıkladığı gibi, panik atak ruhsal değil, fiziksel bir problem. Kişi geçmişte yaşadığı bir travmayı; çok sevdiği birini yitirdikten sonra hissettiği kaybetme ve ölüm korkusunu, kısacası geçmişteki acı anları, herhangi bir obje, görüntü, ses ve koku nedeniyle tekrar hatırlayabiliyor. Bunun sonucunda beyin, geçmişte yaşanan travmayı yeniden algılayarak acil durum sinyalleri veriyor. Bu sinyaller zamanla düşüncelere egemen olarak, kişilerin paniğe kapılmasına neden oluyor. Yani bir anlamda vücudumuzun kendini koruma mekanizması mükemmel çalışsa da beynimiz, geçmişte yaşanılan travmaya karşı kendini korumak için acil durum planı ilan ediyor!

Pınar Efe