Audi’nin yeni otonom konsept otomobili Skysphere, sürüş moduna göre aktif olarak şekil değiştirebilmesi ile geleceğe çok yakın.
Otomotiv dünyasının gelecekte nasıl şekil değiştireceğini tahmin etmek zor değil. Markaların ürettiği veya konsept olarak tanıttığı modellerin çoğu tamamen elektrikli ve bir kısmı ise otonom sürüş modları ile geliyor.
Audi’nin yeni konsept otomobili Skysphere de bu özelliklerden her ikisini de taşıdığı gibi, markanın 1930’larda ürettiği Horch modellerinden aldığı tasarım ilhamını, fütüristik teknolojik özelliklerle birleştiriyor. Aracın sürüş moduna göre aktif olarak şekil değiştirip aks mesafesini genişletmesi ise bunlardan en dikkat çekicisi kuşkusuz.
Monterey Car Week’te geçtiğimiz hafta ilk kez sahneye çıkan Skysphere, zarif hatları, uzun ön kaputu ve büyük lastikleri ile klasik otomobillerin silüetlerini andırsa da aynı zamanda sürüş modunu ve batarya durumunu gösteren ışıklara sahip tek parça ızgara gibi modern ögeleri de ağır basıyor. 3D baskı tekniğiyle üretilen gündüz farları ve stop lambaları ile yan aynaların yerine geçen kameralar da Skysphere’in öne çıkan teknolojik detaylarından diğerleri.
Tasarlanması sadece 6 ay süren bu fütüristik araç, konsept bir proje olmasına rağmen Audi onunla ilgili bazı teknik detayları vermekten de kaçınmadı. Skysphere 632 PS güç ve 750 Nm tork üreten bir performansa sahip. 80 kWh bataryasının menzil 500 km. Aracın 0’dan 100’e hızlanma süresi ise 4 saniye.
Gelelim aracın en dikkat çekici özelliği olan aks mesafesini değiştirmesinin detaylarına. Araç tasarlanırken apayrı iki karakter için iki ayrı sürüş modu yaratılmış. Aracın standart uzunluğu 4,94 metre. Bu uzunluk Sport modunda daha iyi bir sürüş dinamiği sunuyor. GT modunda ise aracın aks mesafesi 5,19 metreye uzuyor. Bu da daha konforlu bir uzun yol deneyimi demek. Çünkü otonom GT modunda aracın kabini de değişiyor, sürücü ve yolcu yan yana otururken aracın ekranından bir şeyler izleyebiliyor. Sport modunda ise panele gizlenen direksiyon ortaya çıkıyor, sürücü koltuğu daha kontrollü bir sürüş için hafifçe öne ilerliyor. Kabindeki art-deco süslemeler ise yine 1930’lara göz kırpıyor.