Son yılların gözde terapi şekillerinden biri olarak görülen günlük tutmanın, zihnimizi temizlememizi, farkındalık seviyemizi arttırmamızı ve kurduğumuz hayallerimizi somutlaştırmamızı sağladığını biliyor muydunuz?
Peki günlük tutmanın kuralları var mı? Uzmanlar günlük tutarak kendi kendimize terapi uygulamamız için bize üç öneri sunuyor. Bunlardan ilki yazmaya başlamadan önce hem ruhumuzun hem de bedenimizin farkında olmamız. Zihnimizi arındırıp fiziksel duyularımıza odaklanmak beynimizin yaratıcı tarafını ön plana çıkartmamızı sağlıyor. Böylece yazdıklarımız, kendimizle kurduğumuz iletişimin en saf haline dönüşüyor.
Kendimize hiçbir şekilde sansür uygulamamak işin ikinci kuralı. Unutmayın, yazdıklarınızı kimseye göstermek zorunda değilsiniz. Bu nedenle kalem ve kağıt ile başbaşa kalarak içinizden ne geliyorsa kelimelere özgürce dökmelisiniz. Günlük tutmanın iyileştirici gücü tam da burada başlıyor zaten…
Son kural ise günlük yazmanın herhangi bir kuralı olmaması, hatta buna dilbilgisi kuralları da dahil! Önemli olan aklınızdan geçen kelimelerin, bir cümle oluşturup oluşturmadığına bakmaksızın kağıda doğru akıp gitmesi.
Kısacası, günlük yazmak, kendi iç sesinize özgürce ve hiçbir sınırlama olmaksızın konuşabilmesi için bir fırsat tanımak anlamına geliyor. Eğer günlük tutmak sizin için bir alışkanlığa dönüşürse, her gün düzenli olarak yazacağınız birkaç sayfa, hayatınızın akışına gözle görülür bir fayda sağlaybilir. Kendinize uzun zamandır hiç olmadığınız kadar yakın olabilme fırsatını değerlendirmeye ne dersiniz?