MAKALE

Sinemada Bahar Rüzgarları: İstanbul Film Festivali...

Sinemada Bahar Rüzgarları: İstanbul Film Festivali


Film festivalleri beyaz perdeye baharı erkenden getirdi. 7-17 Nisan tarihleri arasında 35. kez sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanan İstanbul Film Festivali, kaçırmamanız gereken filmlerle dolu…

Geçen yılın en tartışmalı film festivallerinden birine imza atan İstanbul Film Festivali, bu yıl biraz daha sessiz bir şekilde geri sayıma başladı. Her yıl 16 gün süren festival, bu sene 11 günlük bir programla karşımızda olsa da program yine dopdolu. Sezon prömiyerini ilk kez festivalde yapacak filmlerden, yılların eskitemediği kült filmlere kadar birçok önemli yapım sinefilleri heyecanlandıracak nitelikte. Biletleri çıkar çıkmaz tükenen festivalde hangi filmlerin öne çıktığını bilmek ise önemli. Festivalin en iyilerinden derlediğimiz seçkiye göz atmadan festival programınızı tamamlamayın!

Hail, Caesar!

 

Coen kardeşlerin ilk olarak 2004’de müjdesini verdiği Hail Caesar!, 12 yıl aradan sonra nihayet beyaz perdedeki yerini alıyor. Türkiye prömiyerini İstanbul Film Festivali’nde yapmaya hazırlanan filmin kadrosunda Josh Brolin, Tilda Swinton, George Clooney, Frances McDormand, Scarlett Johansson, Jonah Hill ve Channing Tatum gibi yıldız oyuncular var. Hail Caesar! Hollywood film  endüstrisinin 1950’lerdeki altın çağını, o yılların en önemli ‘iş bitiricisi’ Eddie Mannix’in hayatı üzerinden anlatıyor. Film çekimleri sürerken hamile olduğunu öğrenip apansızın ortadan kaybolan aktrise ne olduğunu anlamaya çalışan Mannix’in başından geçenleri izlerken, oldukça eğleneceğinize hiç şüphe yok.

 

Brooklyn

 

Oscar adaylığı oldukça konuşulan filmlerden biri olan Brooklyn de galasını İstanbul Film Festivali’nde yapıyor. John Crowley tarafından yönetilen filmin senaryosu, Nick Hornby’nin Brooklyn isimli kitabından uyarlama. 1952 yılında İrlandalı genç bir kadının daha iyi bir gelecek için Brooklyn e yaptığı göçü konu ediniyor. Filmin başrolündeki Saoirse Ronan, harika performansıyla Oscar’da ‘En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne aday. Filmin diğer Oscar adaylıkları ise ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Uyarlama Senaryo’ kategorilerinde.

 

Hitchcock/Truffaut

 

Festivalin belgesel kategorisinin en merakla beklenilen filmi olan Hitchcock/Truffaut, sinemanın en büyük isimlerinden Alfref Hitchcock ve François Truffaut’ya odaklanıyor. İlk olarak geçtiğimiz sene vizyona giren belgesel, François Truffaut’nun 1962’de Alfred Hitchcock’la 8 gün süren röportajını, fotoğrafları ve ses kayıtlarını temel alıyor. Belgeselde ayrıca Martin Scorsese, David Fincher, Kiyoshi Kurosawa, Wes Anderson, Richard Linklater ve Paul Schrader gibi önemli yönetmenler de bu iki efsane yönetmeni ve filmlerini konuşuyor.

 

The Hourglass Sanatorium

 

İstanbul Film Festivali’nin bu sene ilk kez kurguladığı ‘Gömülü Hazineler’ bölümünde yer alan filmlerden biri olan The Hourglass Sanatorium, keşfedilmesi gereken önemli yapımlardan biri olarak öne çıkıyor. Polonyalı yönetmen Wojciech Has’ın fantastik ve gerçeküstü sinemaya armağanı olan bu film, 1973’te gizlice Polonya’dan çıkarılıp Cannes da gösteriliyor ve Jüri Özel Ödülü kazanıyor. 2000 lerde Martin Scorsese tarafından restore edilen film, babasını ziyaret etmek üzere sanatoryuma giden bir adamın oda oda gezerken karşılaştığı tuhaf karakterleri, gerçekle hayal dünyasını birleştiren anıları ve hezeyanları anlatıyor.

 

Laura

 

İstanbul Film Festivali, ölümünün 30. yıldönümünde Otto Preminger’i anmak için 10 filmlik bir  Preminger seçkisi ile karşımıza çıkıyor. Bu filmler arasında en çok ilgi çeken ise şüphesiz yönetmenin 1944 yapımı filmi Laura. Ülkemizde Kanlı Gölge ismiyle vizyona giren film, tam bir film-noir klasiği. Cinayetini araştırdığı kadına ilginç bir şekilde aşık olan dedektifin hikayesini anlatan Laura, festivalde kaçırmamanız gereken filmlerin başında geliyor.

 

Neon Bull

 

Yönetmen Gabriel Mascaro’nun ikinci filmi olan Neon Bull, olağanüstü bir yol filmi olarak festivalde yer alıyor. Aslında kalbinde terzilik yatan bir adamın, hayatını rodeolarda kazanan bir grupla yaptığı seyahatleri büyüleyici bir görsellikle anlatıyor. Bir yandan da insanlar ile hayvanlar arasındaki ilişkiyi de incelikle irdeliyor. Bol ödüllü bu film, festivalin en sıra dışı yapıtı olarak karşımızda.

 

Chevalier

Atina Rachel Tsangari’nin bol ödüllü son filmi Chevalier de Istanbul Film Festivali’nde izleyebileceğiniz en iyi filmlerden biri. Bir kadın yönetmenden, erkek dünyasını ti’ye alan oldukça etkileyici bir komedi. Tekneyle tatile çıkan altı erkek arkadaşın ‘’Hangimiz daha erkek?” oyununu oynamaya başlamasıyla olaylar gelişiyor ve her şey bir yarışma konusu haline geliyor. Tatilin sonunda yarışmayı kazanacak olan ise zafer yüzüğünü takmaya hak kazanıyor.

 

Belladonna of Sadness

Festivalin en ilgi çekici animasyonu, eski yapımlardan biri olarak ‘Gömülü Hazineler’ bölümünde karşımıza çıkıyor. 1973 yapımı Belladonna of Sadness, Fransız tarihçi Jules Michelet in La Sorcière adlı kitabından uyarlama. Tabuları yıkan, sıra dışı, cüretkar ve psikedelik olarak nitelendirilen bu anime, köyün baronu tarafından tecavüze uğradıktan sonra şeytanla anlaşma yapan Jeanne ın hikâyesini anlatıyor. Uzun yıllar keşfedilemeyen bu animasyon, geçtiğimiz yıl yeniden gün yüzüne çıktı ve çeşitli festivallerde yer alarak hak ettiği ilgiye 40 yıl sonra ulaşmış oldu.

Şule Demiröz


Önerilen yazılar