Sanal gerçeklik teknolojisi giderek yaygınlaşıyor. Deneyimleyenlerin farklı duyularına hitap ederek, onları “orada değilken oradaymış gibi” hissettiren bu teknoloji, aslında sinema sektörünün geleceği için bulunmaz bir ilham kaynağı. Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi de bu gelişmenin farkında olmalı ki, her yıl Kasım’da verilen Governors Ödülleri töreninde, yepyeni bir Oscar kategorisi yaratarak, ilk kez bir sanal gerçeklik filmini ödüllendirdi.

Bu ilkin sahibi ise Birdman ve The Revenant filmleriyle iki yıl üst üste En İyi Yönetmen Oscar’ını alan Alejandro G. Iñárritu oldu. Gösterimi ilk kez bu yıl Cannes Film Festivali’nde yapılan sanal gerçeklik filmi Carne y Arena, gerçek olaylardan yola çıkan bir sanal gerçeklik enstalasyonu. Altı buçuk dakika boyunca mültecilerin Amerika ve Meksika arasındaki sınırı geçerken yaşadıklarını yaşatıyor ziyaretçilere. Carne y Arena’yı deneyimleyenler, göçmenlerin neler yaşadığını ve hissettiğini neredeyse tüm duyu organlarıyla algılıyor. İnsanı içine hapseden sanal gerçeklik teknolojisini ve hikaye anlatıcılığını mükemmel bir şekilde birleştiren bu eser, normal bir filmin etkileyicilik düzeyini kat kat aşıyor.

Iñárritu, dört yıl boyunca çalıştığı bu projesinde, birçok göçmenle görüştü ve onların çarpıcı hayat hikayelerine kulak verdi. Kendi deyişiyle projede, “Ekranın tekelinin yıkılacağı” bir deneyim yaratarak, ziyaretçilerin kendilerini göçmenlerin yerine gerçekten koymasını amaçlıyordu. Eser, Oscar ödülüyle tescillendiğine göre Meksikalı yönetmen amacına ulaşmış gibi görünüyor. Carne y Arena, 15 Ocak 2018’e dek, Milan’daki Fondazione Prada’da ve Los Angeles County Sanat Müzesi’nde deneyimlenebilir.

Buradan yola çıkarak sanal gerçekliğin saygın bir sanat formuna dönüşmesinin çok yakın olduğunu söylemek mümkün. Bir filmi izlemek yerine, onun tam anlamıyla içinde bulunduğunuzu düşündüğümüzde bu deneyimi bir an önce yaşamayı sabırsızlıkla bekliyoruz.