Yves Saint Laurent tarafından 1966’da tasarlanan ikonik Le Smoking, Paris Moda Haftası’nda Naomi Campbell ile podyuma geri döndü.
Paris Moda Haftası’nın her zaman en fazla sükse yaratan şovlarına imza atan Saint Laurent, İlkbahar Yaz 2020 koleksiyonunu sergilemek için, tıpkı geçen sene yaptığı gibi, şehrin simgesi Eyfel Kulesi’nin önünde bir podyum yarattı. Podyuma dizilmiş yüzlerce spot ışığıyla bir rock konseri atmosferinde geçen defile, özellikle de mini şort ve kovboy çizmeli kombinlerin ağırlıklı olmasıyla da bir rock festivalini aratmadı.
Ancak defilenin asıl yıldızı, gösterinin sonlarına doğru podyuma çıkan ve Saint Laurent’ın 1966’da yarattığı, o dönem büyük bir yankı uyandıran devrimsel tasarım ‘Le Smoking’i günümüze uyarlayarak markanın geçimişine göz kırpan smokinler oldu. Defilenin ışıltılı finalini ise, baştan aşağı payetlerle olan bir smokinle podyumda yürüyen süper model Naomi Campbell yaptı.
Yeniden defilenin başına dönersek Saint Laurent’ın görkemli moda şovu, karakter sahibi ceketler ve dize kadar uzanan kovboy çizmelerini andıran modellerle tamamlanan şortlarla başladı. Şortlar genellikle mini olsa da koleksiyonda paçaları kesilerek bermudaya dönüştürülen jean’ler de yer aldı.
Ardından podyumu hippiler ele geçirdi, aslında bu tasarımlar için Yves Saint Laurent’ın 1976’daki stiline bir saygı duruşu desek yanlış olmaz. Altın renkli desenlerle siyah ve kırmızıyı bütünleştiren şifon ağırlıklı tasarımlar, hippie tarzı ile glam’i Saint Laurent dokunuşuyla bir araya getirdi.
Defilenin sonlarında ise Saint Laurent’ın favori rengi siyah ön plandaydı. Smokinlerin haricinde, payetlerle süslü smokin tarzı elbiseler, transparan gömlekler, deri şortlar ve tulumlar koleksiyonun geceleri ışıldayacak parçaları arasındaydı.
Defilenin geneli için markanın kreatif direktörü Anthony Vaccarello’nun 90’ların süper model silüetlerinden ilham aldığını söyleyebiliriz. Finalde Naomi Campbell’ın podyuma çıkması da bunun bir kanıtı. Ancak Vaccarello aynı zamanda Le Smoking’i de modern dokunuşlarla yeniden canlandırarak sadece 90’lara değil, Saint Laurent’ın köklü geçmişine olan bağlılığını da göstermiş oldu.