Teknolojik cihazlar, dijital dünya, sosyal medya hayatımıza son yıllarda o kadar hızlı ve güçlü bir giriş yaptı ki, etkisini her alanda görüyoruz. Aile hayatımız, iş hayatımız, sosyal hayatımız… Hepsi artık sosyal medyanın hücum ettiği dünyalar.
Evde ailece otururken bile artık her bireyin elinde akıllı cihazlar var. Tabletler, smartphone’lar, laptop’lar, kindle’lar… Çeşit de bu kadar çok olunca evdeki her insan başına birden fazla cihaz düşüyor. İş hayatını düşünecek olursak, günde sekiz saat ofiste çalışan bir beyaz yakalının zamanının büyük bir çoğunluğu ekrana bakarak geçiyor. Bu yetmiyormuş gibi sosyalleşelim diye arkadaşlarımızla bir restorana gidince bile, birbirimize değil telefon ekranına baktığımız bir dünya oldu artık burası.
Ben artan sosyal medya kullanımına karşı bir adım attım. Adını da “sosyal medya diyeti” koydum. E ne de olsa diyet degişmeyen trendlerden biri, sosyal medya diyeti de benim yeni trendim oldu.
Peki ne yaptım? Telefonumdan en çok vakit harcadığım sosyal medya uygulamalarını sildim. Hesaplarımı degil, sadece uygulamaları. Diyelim Instagram’a girmek istedim, ya bilgisayarımdan giriyorum ya da telefonumda Safari’den ulaşıyorum hesabıma. Demek istediğim, sosyal medya hesaplarım ve kendim arasına küçük bariyerler koydum.
Sonuç ne oldu? Kendime ve sevdiklerime ayırdğım daha fazla zamanım var artık. Telefonumu her açtığımda gözüme takılan, “Hadi bana tıkla!” diye beni çağıran uygulamalar ise artık yok. Fotoğraf paylaşmak istediğimde yine paylaşıyorum, istediğim zaman arkadaşlarımı sosyal medyadan hala takip edebiliyorum. Ama dozunu daha iyi ayarlıyorum artık.
Size de tavsiyem, günde beş altı kere aynı sayfaya göz gezdirmek yerine bunu bir kere yapın, artan zamanda da arkadaşınızı arayın, kitap okuyun, spor yapın. Bildirimlere değil, kişisel gelişmeye odaklı olun. Çünkü zaman, kullanmayı bilirsek epey bol aslında…