Taşların Dili Olsa

Dillerin ve dinlerin şehri Mardin’in bizlere anlatacak çok hikayesi var…

“Mardin bir kere hayatınıza girdi mi, kader gibi takip eder sizi” demiş Murathan Mungan. Duyduğum ilk an anlam veremedim. Ama şu an tam da Murathan Bey’in bunu söylediği histeyim. Kısa süre önce gerçekleştirdiğim Mardin gezisi bende önemli hatıralar ve arkadaşlıklar bıraktı. Mardin özlediğim bir yer oldu artık. Ülkemizin Doğusunun oldukça güvenli, misafirperver ve büyüleyici güzellikte olduğunu Mardin bana bir kez daha hatırlattı.

Camileri, manastırları, kiliseleri, taş evleri ve tarihi çarşıları ile adeta bir açık hava müzesi Mardin. İyi ki gitmişim. İyi ki Mardin’i detaylı tanıyacak bir tatil planım olmuş. Eğer kısa süre içerisinde siz de Mardin ile ilgili bir seyahat planına sahipseniz bu yazı oldukça işinize yarayacak, benden söylemesi…

Tarihi oldukça derin ve görkemli bir kent Mardin. Yüzyıllar boyu Türk, Kürt, Süryani, Arap, Ezidi halklar burada iç içe ve barış içinde yaşamlarını sürdürmüşler. Ezan sesi çan sesine karışmış hep bu masal şehrinde. Burası “Dillerin ve Dinlerin Şehri” olarak akıllara, kalplere kazınmış. Sokaklarında Ahmet ve Lukas kardeşçe top oynamış. Bir ömür boyu sağlam ve gerçek kardeşliklerin temelleri atılmış. Mardin bir hoşgörü kenti tahmin edeceğiniz üzere.

Mimarisi de gözlerimiz için bir ziyafet. Evlerin hepsi güneye, Mezopotamya’ya bakıyor. Sarı kalker taşından yapılan binalar Mardin’i Mardin yapan ana güzellikler. Hiçbir evin gölgesi diğerinin üzerine düşmüyor. Yazın oldukça serin olan ev içleri, kışın da sıcak ve korunaklı oluyor. Mardin gecelerinin gerdanlığa benzetilmesi de evlerin mimarisi ve aydınlatılmasından geliyor. Sokaklarında ise muazzam taş işçilikleri karşısında mest oluyor turistler. Burası Kudüs ve Venedik sonrası tamamı sit alanı ilan edilen üçüncü şehir. Bu şehrin ülkemizde olması hepimiz için büyük şans elbet.

Mardin seyahatiniz öncesi şehir ile ilgili araştırma yapmak ya da ders çalışmak isterseniz size Zülfü Livaneli’nin Huzursuzluk ve Ahmet Ümit’in Kavim romanlarını önerebilirim. Ayrıca yeni sinemacılardan Serdar Akar’ın Maruf filmi de bu güzel kente dair bazı fikirler sunacaktır. Son olarak Mardin Müze Müdürlüğü tarafından altı yıl önce Youtube’da yayınlanan Mardin’in Sesleri / Sounds of Mardin yine seyahatiniz öncesi size faydalı başka bir rehber olacaktır.

Mardin seyahatiniz için İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi birçok şehirden direkt uçuş imkanınız olduğunu belirtmek isterim. Üstelik haftada birden fazla sayıda Mardin uçuşu size uygun fiyat opsiyonlarını da sunacaktır. Mardin Havaalanı ise merkeze 20 km uzaklıkta. Benim tavsiyem Mardin seyahatiniz boyunca bir araç kiralamanız. Zira birazdan bahsedeceğim çeşitli turistik duraklar merkezde değil, merkeze belli başlı uzaklıklarda yer alıyor. Tur ile gidecekseniz işiniz kolay. Fakat tur dışı bir program yaptıysanız iyi ders çalışmanız ve rotaları iyi belirlemeniz gerekmekte.

Mardin, bir tarafı karasal bir tarafı Akdeniz ikliminde nevi şahsına münhasır bir kent. Ben seyahatim sırasında hem çok sıcağı gördüm hem de çok soğuğu. Valizinizi bunu göze alarak yaparsanız iyi edersiniz. Mayıs, Haziran, Eylül, Ekim ayları Mardin için ideal seyahat zamanları olarak belirtiliyor. Haziran ayında ise 2010 yılından beri yapılan Mardin Bienali’ne denk gelmek sizin için büyük bir şans olacaktır. Bir taşla iki kuş dedikleri.

Eski Mardin bölgesini bir günde gezebiliyorsunuz. Fakat manastırlar, Dara Antik Kenti, Midyat’ı da görmek isterseniz 3-4 günlük bir planlamaya ihtiyacınız olacaktır. Benim önerim şehri kesinlikle bir rehber ile birlikte gezmeniz. Etkileyiciliği bir anda beş katına çıkıyor.

Konaklama için sayısız alternatif sunan bir şehir Mardin. Tahmin edeceğiniz üzere büyük otel zincirlerine ait oteller de var, Mardin’in mistik ve egzotik havasında tasarlanmış Mardin konak evleri de…Ben kendi adıma tercihimi Mardius Hotel Tarihi Konak’tan yana kullandım. Burası uzun zamandır radarımdaydı. Mardin planını yapar yapmaz Mardius’u aradım ve dört gecelik müsaitliğini yakaladım. Seyahatim daha başlamadan güzel geçeceği sinyallerini vermişti bile. Mardius Hotel’e varır varmaz birçok bilmediğim şeyi öğrenme serüvenim de başlamış oldu. Mardius, Mardin’in eski isimlerinden biriymiş. Sasaniler döneminde Mardin’i imar eden aynı isimli Sasani komutanından adını almış. Bu tarihi konak 700 yıllık bir geçmişe dayanıyor. En son Ensari ailesi tarafından satın alınıyor. Aile burada uzun yıllar ikamet de ediyor. Son olarak burası 15 Nisan 2014 tarihi itibariyle de otel olarak işlevini sürdürmeye başlıyor. Mardin gezimi daha bir anlamlı ve güzel kılan Mardius Hotel Tarihi Konak’ı hiç unutmayacağım. Yine gideceğim. (IG: @mardius_tarihi_konak)

Benim Mardin gezi planım aşağıdaki şekildeydi:

1. Gün: Eski Mardin bölgesi: Ulu Camii, Şeyh Çabuk Camii, Mardin Müzesi, Kırklar Kilisesi, Zinciriye Medresesi, Mardin Çarşıları, Latifiye Camii, Mardin sokakları, Eski PTT binası, Sakıp Sabancı Müzesi.

2. Gün: Deyrulzafaran Manastırı, Dara Antik Kenti, Kasımiye Medresesi, Hatuniye Medresesi

3. Gün: Midyat, Mor Gabriel Manastırı, Elbeğendi Köyü, Beyaz Su.

Yorucu olmayan ve detaylı gezebildiğim bu plan sayesinde Mardin’i doya doya yaşadım diyebilirim. Her birini ayrı ayrı anlatmaya ne yazık ki yazı sürem yetişmiyor. Fakat merak ettikleriniz için bana yazarsanız size detaylı bilgileri ile dönüyor olacağım. Ama şuna emin olun, bu şehre bir kez daha kesinlikle geleceksiniz. Eksik kalan bir yer olursa bunu ikinci seyahatinizde tamamlarsınız, üzülmeyin.

Kenti daha iyi tanımak için Sabancı Müzesi ve Mardin Müzesi’ne mutlaka zaman ayırın derim. Ulu Camii’nin bulunduğu taraftan girerseniz Marangozcular, Bakırcılar, Revaklı Çarşı ve Kayseriye Bedesteni’ni mutlaka gezmeniz gerekiyor. Özellikle Bakırcılar Çarşısı’nda birbirinden güzel bakır eşyalar ve şahmeran tablolar hediyelik olarak alınabiliyor.

Ben hediye olarak en çok şarap satın aldım diyebilirim. Süryani şarapları malumunuz. 1. Cadde üzerinde yer alan Siras Şarapçılık en beğendiğim adres oldu. Şarap içmeyi seviyorsanız burada hem tadım yapabiliyor hem de beğendiğinizi satın alabiliyorsunuz. Çok gelişmiş bir kargo ağları da var. Aromalı olsun derseniz, mahlepli yoğun bir tat ararsanız da Shiluh’u tercih edebilirsiniz. Benim favorilerim Shiluh Dara ve Shiluh Mazrona. Buraya mutlaka göz atmalısınız. (IG: @sirassarapcilik)

Ayrıca Mardin’den hediyelik olarak; Bıttım Sabunu, Kahve, Zafaran Çayı, Hayalet Şeker, Derik Zeytini, Telkari, Süryani Gözü, Şahmeran Tablosu da alabilirsiniz. Hepsi çok güzel!

Yazımda Mardin’de ne yenir konusuna giremiyorum bile… Her şey o kadar lezzetli ve kente özgü ki bu adeta başka bir yazının konusu oluyor. Fakat Tarihi Cercis Murat Konağı hem eğlence hem de lezzet olarak asla es geçilmemesi gereken efsane bir restoran. Menüsünde yer alan Kitel Raha, Incasiye, Kazan Kebabı ve Dobo hayatımda yediğim en güzel yemekler olabilir bunda da netim. (IG: @cercismuratkonagi)

Yaz yaz bitmez Mardin’i… Sanırım anlatmaya da kelimeler yetmez. Ben yazının başındaki Murathan Mungan sözüne bizzat gelmiş birisi olarak bir sonraki Mardin planımı yapmaya başladım bile. Daha yapamadığım o kadar çok şey var ki. Gidemediğim yerler… Tadamadığım eşsiz lezzetler…

Ve bir dipnot; Olgunlaşma Enstitüsü, Eski PTT Binası (Artuklu Üniversitesi Misafirhanesi) ve üst tarafındaki sokaklar, Seyr-i Merdin, Darius Konağı’nın yanındaki renkli merdivenler ile Kültür Sokak Instagram pozlarınız ve çekeceğiniz reels’lar için ideal adresler. Bunu da unutmayın.

Bu yıl bol seyahatli ve çok keyifli geçsin! Mardin ile ilgili her şeyi bana yazın. Nasıl olsa yine orada olacağım.

Haftaya görüşürüz, sevgiler.

Yazar: Doğuş Bengi

IG: @dogusbengi


Önerilen yazılar