Sevgili BrandLifecılar, bundan böyle gerek stil eleştirmenliği, gerek seyahat deneyimcisi, gerek sosyal medya fenomenleri anlatımcısı rolümle karşınızdayım. Konuları çeşitlendireceğiz, Cate Blanchett’in Oscar törenininde giydiği elbiseye de bayılacağız, Rihanna’nın son klibi Work’te giydiği paçavraların dedikodusunu da yapacağız.
Öyleyse hemen hızlı bir giriş yapalım, öncelikli olarak sizi hepinizin Fomofobik olduğu gerçeği ile yüzleştirmek isterim. Biliyorsunuz ‘fomo’ yeni it-wordumuz, yani ‘fear of missing out’, Türkçe meali ‘bir şeyleri kaçırma korkusu’. Hayat akıp gidiyor, aman dışında kalmayayım; kim nerde, ne yemiş, ne giymiş; karşı komşum nerdeymiş; iş arkadaşım iş çıkışı happy hour’da kiminle takılmış; nerede yeni mekan açılmış, eksik kalmayayım tutuşması. Tabii bu arada Instagram’da, Snapchat’te takip edilen ünlüleri arkadaşımız sanmalar, sonradan gurmeler olarak foodporn hashtag’li fotoğraflar paylaşmalar, ha bir de literatüre adı girmiş selfitis hastalığı var, adından da anlaşılacağı gibi selfie çekip paylaşma hastalığı.
Araştırmacı kişiliğim sağ olsun, bu hastalığın sebebi özgüven eksikliğiymiş ve aşamaları varmış. Misal günde en az üç selfie çeken ve paylaşmayan borderline, yani obsesif kompulsif bozukluğun sınırında. Ha üç adet paylaşanda durum daha vahim, hele ki üçten fazla selfie paylaşıyorsanız deli önlüğü veriyorlarmış, benden söylemesi sevgili ruh hastası okur, demedi demeyin.
Demem o ki sosyalleşmek güzel şey, dijital çağa ayak uydurmak; teknolojiyle yaşamak iyi hoş ama limitlerimizi bilelim; hasta yaftası yemeyelim; beraber otururken konuşacak iki çift lafımız olsun; dediğimi yap, yaptığımı yapma, kapiş?
Bu vesileyle hepinize şahane bir nisan ayı diliyorum; eee geldi bahar ayları gevşer gönül yayları, aşk-meşk-sevgi üçlüsüyle geçecek barış dolu bir bahar olsun, hepimiz BrandLife’ın şahane dünyasına hoşgeldik!
Selin Koçak